30 Ağustos 2024 gününün ilk saatlerinde bir rüya gördüm (Allah hayretsin). Evvela rüyayı anlatayım, sonra üç rüya kitabı hazırlamış biri olarak tâbirini yapacağım inşallah… Rüyamda bir duvarın üzerinden şelale gibi akıp giden sözleri görüyorum. Bu sözler Peygamber Efendimizin (A.S.M.) sözleri imiş. Benim görevim de o sözleri kaydetmekmiş. O sözleri kaydetmeye çalışıyorum. Derken yüz binlerce insan beliriyor. Hepsi de Peygamber Efendimizin o sözlerindeki mesajları anlamışlar, büyük bir heyecanla, büyük bir şevkle, büyük bir sevinçle yollara dökülmüşler. Hep bir ağızdan; “Allah-u Ekber! Allah-u Ekber! Lâ ilahe illallahu vallahu ekber! Allah-u ekber vellillahi’l hamd!” diyorlar ve yürüyorlar. Ben de sözleri kaydetmeyi bırakıp bu muhteşem tabloyu seyrediyorum ve o mahşerî kalabalığa katılıyorum.
Uyandım, gece yarısı saat 03’tü. Abdest tazeleyip teheccüd namazı kıldım. Rabbime şükrettim. Bu rüyanın tâbiri içerisindeydi. Bu ümmet üzerine çok oyunlar oynandı. İki cihan saadetinin rehberleri olan Kur’an ve sünnet ellerinden alınmak istendi. Şeytanın yolları sırat-ı müstakim diye gösterilmeye çalışıldı. Kur’an’la ve sünnetle olan bağları koparılmak istendi. Ayet-i kerimelerden, hadis-i şeriflerden, bu iki ana kaynakları tefsir ve şerh eden ulemanın, evliyanın ve asfiyanın tespitlerinden anladığımız şudur: Cenab-ı Hak lutfuyla, Kadir ismiyle tecelli buyuracak. Ümmet-i Muhammed uyanacak. Var gücüyle Kur’an’a ve Sünnet-i Seniyye’ye sarılacak. Asr-ı Saadet’teki gibi İslamiyet’i öğrenip yaşayacak. Zındıka komitesinin, küfrün bütün........