Genel seçim gibi bir yerel seçim geride kaldı. 2018’de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesinden ve yüzde 50 1’i bulabilmek adına ittifakların tesis edilmesinden sonra artık her seçim bir genel seçim, bir güvenoyu havasında olacaktı, öyle de oluyor.
Devletin bütün imkanlarını kullanan iktidar partisi, parti devleti atmosferinde girdiği seçimi kaybetti. Bunun meali halkın bu politikaları ve yönetim anlayışını, sistemini tasvip etmediği ve tenkit ettiğini gösteriyor.
Sandıktan çıkan mesajlardan en başlıcası özellikle ekonomideki kötü yönetimin vatandaşta takat bırakmadığı ve yönetenlere gerekli uyarının verildiği olabilir. Ekonomi, yani popüler tabirle “boş tencere”, bu seçimde en belirleyici unsurların başında geldi tartışmasız şekilde. Halk, kendisini bir “deney tahtası” olarak gören ve 2018’en sonra tamamen “ben yaptım oldu” anlayışına geçen siyasi iktidara sarı kartı gösterdi. Aynı 1989 seçimlerinde Özal’ın ANAP’ına verilen uyarının benzeri AKP’ye de verilirken, o dönemde SHP’ye tanınan imkan bugün CHP’ye tanındı.
Siyasetle haşır neşir olan insanların, siyasetçilerin, belki de ikna olması gereken en temel husus seçmenin oyunun son derece akışkan olduğunu, kalıcılığının bir yere kadar olabildiğidir. Her partinin “kemik oyları” olabilir, ancak toplumun diğer kesimlerinden de oy almanız gerekiyor ve bunu........