Türkiye, seçimlere giderken halkın en önemli gündemi ve 1 numaralı sorunu kötü ekonomiydi. Hala da öyle.. Seçim sonuçlarına bakıldığında bu durumun toplumun siyasi tercihini etkilemediği gözüküyor, ki bu durum da başlı başına siyasi ve toplumsal bir araştırmanın konusu. Ancak bunun böyle olması, kötü ekonomi realitesinin varlığını ortadan kaldırmadığı gibi halkın gündemindeki “baş köşeyi” de bir başka gündeme devretmesine mani oluyor.

“Boş tencere”nin varlığını herkes kabul ederken, bunun iktidar değiştirememesinin birçok nedeni var muhakkak. Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, eriyen gelirler, ev, araba vs edinmenin zorluğu/imkansızlığı, hayata yeni atılacak olan gençlerin umutsuzluğu, milyonlarca emeklinin hala çalışmak zorunda olması vs gibi daha birçok husus nihayetinde “kötü ekonomi” kaynaklı meseleler.

Seçim sürecinde esnek hesap limitlerinin düşürülmesi, gelen yoğun tepkiler üzerine bir anda bu karardan geriye dönülmesi boşa değildi. Kredi kartına taksitli nakit avans (ki bankalara mahkum edilmiş insanların başvuracağı bir yöntem ama milyonlarca insan da bu yola tevessül etmek zorunda kalıyor, acı ama gerçek) önce durduruldu, sonra açıldı. İhtiyaç kredilerindeki üst sınır 70 bin liraya düşürülürken kredi faizleri vadesine göre yüzde 100’ün bile üzerine çıktı. Ama sorduğunuz zaman Merkez Bankası faizi yüzde 8,5 olarak uygulanıyor! Tam da rantiyenin, faizcinin istediği gibi!

Bu ekonomi politikasının, yani milyonlarca insanı daha da fakirleştiren ve bankalara mahkum ve muhtaç edip rantiyeyi ve paradan para kazananları ihya eden “politika seti” demeyelim de “uygulamalar bütünü”nün yanlış olduğunu muhtemelen uygulayanlar da biliyor. Biliyorlar ki, fail sanki bir başkasıymış gibi “yalnız biz düzeltiriz” mesajı bile verdiler seçim sürecinde. Son 5 senede yaşanan ve odağında halkın hızlı ve sebepsiz fakirleşmesinin yattığı neticelere bakarak bu gayri iktisadi politikaların doğru olduğunu savunabilecek hiç kimse yok muhtemelen. Ancak hala ve ısrarla uygulanıyor işin garibi. Bir tuhaf çelişki var ortada.

“Nas var” denilerek kitlelere karşı bir teatral “faiz karşıtlığı” tiradı atılırken, eş zamanlı olarak bankaların bir senede karlarını 5 kat artırması, “bu ne menem bir faiz karşıtlığıdır” dedirtiyor haliyle. Faiz oranının yüksekliğine karşı olup, düşük olmasını “nas” ile temellendirmek, en basitinden faiz karşıtlığı değil çünkü. Düşük faiz ortamında banka karlarının 1 yılda 5 kat artması buna delalet.

2018 seçimlerinden önce "verin yetkiyi görün etkiyi" diyerek faizle, dövizle savaşmaktan yani ekonomiyi düzeltmekten bahseden mevcut iktidar, o tarihten bu yana uyguladığı ekonomi politikasıyla(!), “ekonomi nasıl yönetilmez” dersi verdi resmen. İktisat dışı ve irrasyonel uygulamalar, yanlış kararlarını dini gerekçelerle perdelemeler (nas var deyip bankaları ihya etmeler), çalışanı, üreteni değil de rantiyeyi öncelemeler vs vs.. Epistemolojik kopuş veya “gözlerdeki ışıltı” türünden saçmalıklar, enflasyonist bir ortamda faiz indirerek enflasyonu patlatmak, ekonomideki her sıkıntıya “kredi” yani bankaya borçlanma dışında çözüm önerisi sunamamak, çok kısa bir sürede çok hızlı bir fakirleşmeye neden olmak, yanlış politikaların ekonomiyi getirdiği noktanın kısa bir özeti sadece.

Yeniden Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanan Mehmet Şimşek’in, “Rasyonel zemine dönmek dışında seçenek kalmadı” sözleri ise ekonominin halihazırda “irrasyonel zeminde” olduğunun zımnen itirafı adeta. Şimşek’in bu ifadesi akla, “Bugüne kadar neden irrasyonel bir politikada ısrar edildi o zaman?” sorusunu getiriyor.

Ve elbette ki, “Yarın öbür gün, yeniden irrasyonel zemine dönülmeyeceğinin garantisi var mı?” sorusunu bir de.. Bugüne dek akla mantığa ve iktisada aykırı işlerin, ısrarla, inatla ve milyonların yoksullaşması pahasına yapıldığına tanık olduğumuza göre, endişelenmekte de haklı yanlarımız var denebilir belki..

QOSHE - Rasyonel Zemin! - Burak Kıllıoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Rasyonel Zemin!

5 0
06.06.2023

Türkiye, seçimlere giderken halkın en önemli gündemi ve 1 numaralı sorunu kötü ekonomiydi. Hala da öyle.. Seçim sonuçlarına bakıldığında bu durumun toplumun siyasi tercihini etkilemediği gözüküyor, ki bu durum da başlı başına siyasi ve toplumsal bir araştırmanın konusu. Ancak bunun böyle olması, kötü ekonomi realitesinin varlığını ortadan kaldırmadığı gibi halkın gündemindeki “baş köşeyi” de bir başka gündeme devretmesine mani oluyor.

“Boş tencere”nin varlığını herkes kabul ederken, bunun iktidar değiştirememesinin birçok nedeni var muhakkak. Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, eriyen gelirler, ev, araba vs edinmenin zorluğu/imkansızlığı, hayata yeni atılacak olan gençlerin umutsuzluğu, milyonlarca emeklinin hala çalışmak zorunda olması vs gibi daha birçok husus nihayetinde “kötü ekonomi” kaynaklı meseleler.

Seçim sürecinde esnek hesap limitlerinin düşürülmesi, gelen yoğun tepkiler üzerine bir anda bu karardan geriye dönülmesi boşa değildi. Kredi kartına taksitli nakit avans (ki bankalara mahkum edilmiş insanların başvuracağı bir yöntem ama milyonlarca insan da bu yola tevessül etmek zorunda kalıyor, acı ama gerçek) önce durduruldu, sonra açıldı. İhtiyaç kredilerindeki üst sınır 70 bin liraya düşürülürken kredi faizleri vadesine göre yüzde 100’ün bile üzerine çıktı.........

© Milli Gazete


Get it on Google Play