Türkiye’nin son yıllarda öne çıkan gündem maddesi tartışmasız kötü ekonomi ve hızla yaşanan fakirleşme olsa da, düzensiz göç ve mülteci meselesi de alttan alta alarm veriyor. Ekonomideki tarihin gördüğü en büyük fiyasko ve halkın görülmemiş süratle fakirleşmesi, tüm diğer gündemleri önemsizleştirse de bu kontrolden çıkmış olan göç meselesini de dikkate almak gerekiyor.
Önce Suriye’deki iç savaş nedeniyle başlayan mülteci akını, sonradan Afganistan, Pakistan derken Afrika ülkelerini de kapsayan bir yelpazeye evrildi. Avrupa’nın sıkı sıkıya kilitlediği sınırlarından önceki son giriş konumuna evrilen Türkiye, birçok ülkeden Avrupa’ya kaçmak isteyenlerin geçiş rotasına döndü.
Bunda AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması’nın da büyük payı var muhakkak. Anlaşma şartları da hayli ilginç esasen:
“20 Mart 2016’dan itibaren Yunanistan adalarına geçen yeni “düzensiz göçmenler” Türkiye’ye iade edilecek. Adalara ulaşan göçmenler, uluslararası hukuk kurallarına göre kayıt altına alınıp sığınma talepleri bireysel işleme konulacak. Talepleri dayanaksız bulunanlar Türkiye'ye iade edilecek. Türkiye, deniz ve kara güzergahlarını önlemek ve AB’ye yönelik “yasadışı göçmen” akışına set çekmek için her türlü önlemi alacak. Türkiye’ye mültecilere sağlanan ödenek dahilinde ayrılan 3 milyon avroluk bütçenin ödenme süreci hızlanıp, 2018 sonuna kadar 3 milyar avro ek fon........