Dinamizm ve aksiyonerlik kalıcı olabilir mi?

İbn Haldun’un organizmacı yaklaşımı oldukça meşhurdur. Devletlerin varlığını insanlara benzeten İbn Haldun, nasıl ki insanların doğumdan ölüme yaşadığı zaman ile sınırlı bir süreç varsa devletlerin de benzeri bir akıbet ile karşılaşacağını haber vermektedir.

Fakat tarihsel süreç incelendiğinde, kurulan devletlerin ömrünün uzunluğunun birbirinden farklı sonuçlar gösterdiği aşikâr bir durumdur.

Bazı devletlerin ömrü kısa olurken bazılarının, tıpkı Osmanlı Devleti gibi, oldukça uzun ömürlü olduğunu da biliyoruz.

Bunun sebebi, cüz’i irade planında, devletlerin yürüttüğü siyaset ile doğrudan bağlantılıdır. Devletin dönemsel politikalarını dönemin ihtiyaç duyduğu şartlara göre tanzim edebilme becerisi sürecin belirleyicisi olmaktadır. Zira kuruluş dönemi politikaları ile duraklama dönemi politikalarının benzer olma ihtimali yoktur.

Gücünü ve konumunu koruma durumu sürekli takip ve aksiyon gerektiren bir durumdur. Aksi durumda durağanlaşan suyun kir tutmaya başlaması gibi devletler aşağı yönde eğilime girerek geriye düşmeye başlayacaktır. Yapılan araştırmalarda devletlerin üretimi, eğitimi, nüfusu, siyasal sistemi kontrol altında tutması zorunluluk olarak görülmektedir. Bu durum içeride olduğu gibi dışarıda da geçerlidir. İçeride bütünlüğünü, gücünü koruyamayan bir devletin dışarıdan gelen tehditler karşısında daha kırılgan hale geleceği bilinen bir durumdur.

Benzeri durum siyasi partiler ya da sivil toplum kuruluşları gibi oluşumlar açısından da ele alınabilir. Bu tür kurumlar bir ihtiyaca cevap vermek üzere ortaya çıkmıştır, daha doğrusu çıkmak durumundadır. Yaslandığı temel dayanak budur. Meşruiyetini de bu sayede elde........

© Milli Gazete