Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (191) |
1937 Haziranındaki bağış hâdisesi, insanda, artık sonunun yaklaştığını hisseden bir adamın davranışları intibâı bırakıyor. Mâhiyetini henüz bilemese de ciddî sûrette hasta olduğunun farkındadır ve bu hâldeyken çiftliklerin işleriyle uğraşmaya mecâli kalmamıştır. Üstelik, çiftlikler (daha doğrusu, İnönü’nün beyânına nazaran, en azından, Ankara’daki Orman Çiftliği) zarâr etmektedir. Binâenaleyh hem sıhhî, hem mâlî sebeblerle onları elden çıkarmak şart olmuştur. Evvelâ onları Zirâat Vekâleti’ne satmıya niyet etmişse de, İnönü, onu, bu satış muâmelesinin pek yakışıksız bir hareket olacağına ik̆nâ edince bundan vazgeçmiş, yine İnönü’nün telk̆îniyle ve kerhen bağış fikrini kabûl̃ etmiştir. Şânına şân katacak bir bağış! Öyle ya, “Râdife”nin Meclis’de îlân ettiği gibi: “Atatürk, bizim en kıymetli hazinemizdir! Onun şan ve şerefini biz vatanın kudreti ve şan ve şerefi sayıyoruz!”
5 Eyl̃ûl̃ 1938 târihli Vasıyetnâme ise, âşik̃ârdır ki ölümünün pek yakın olduğunu bilen birinin hâletirûhiyesinin ifâdesidir. Nitekim bu târihten takrîben bir ay sonra ilk ponksiyon yapılarak karnından litrelerle istiskâ alınacak ve bu ameliye, onun için, sonun başlangıcı olacaktır… (Mustafa Kemâl’in Hastalığı, Ölümü, Cenâzesi; Yeni Söz, 5-11.10.2018/16-22)
“İçki iptilâsı”, sigara tiryâkiliği, sabahlara kadar süren mûtâd gece hayâtı, birbirini kovalıyan balolar, bitmez tükenmez “eğlenceler”, uzun seyâhatler, velhâsıl gayr-i mazbût bir hayât… Bütün tabîbleri, hastalığın sebebinin bu gayr-i mazbût hayât olduğu ve iyileşebilmesi yâhud en azından ömrünün uzaması için bu hayâttan vazgeçmesinin şart olduğu husûsunda mutâbıktılar. L̃âkin o, ölümü pahasına, bu tavsıyeye riâyet edemedi… (Mustafa Kemâl’in Hastalığı, Ölümü, Cenâzesi; Yeni Söz, 29.9.2018/10)
***
Hükûmet, onun için Savarona yatını satın aldı
Halkın kısm-ı âzamının, hattâ kâhir ekseriyetinin fakr-u-zarûret içinde yaşadığı zavallı bir memlekette, iş başındaki Totaliter Hük̃ûmet, ömrünün son birkaç ayını yaşadığı bir zamânda, büyük bir mâlî külfet altına girerek, sırf o istiyor diye, sırf onu memnûn etmek için, dünyânın en lüks yatlarından birini satın aldı!
İnanılmaz ama, o bahis mevzûu olunca akan sular duruyor, her şey ona mübâh addediliyor!
Filhakîka, dillere destân Savarona yatının sırf “Mutlak Şef”in gönlü olsun diye alındığını beyân eden, 1937-38’in Başvekîli Celâl Bayar’dır. Bunu, Abdi İpekçi’ye verdiği mülâkatta söylüyor:
“Adana’dan [trenle, Ankara’ya] geldi [25 Mayıs 1938 öğleyin]. Daha sonra [yine trenle] İstanbul’a gitti. [İstanbul’a 27 Mayıs 1938 sabahleyin vâsıl oldu.] Atatürk sıhhati için deniz gezintilerine çok ehemmiyet verirdi. Bunu bildiğimiz için kendisine Savarona’yı aldık. Çok sevindi. Bir müddet Savarona’da kaldı. Nihayet hastalığının seyri olarak Dolmabahçe’ye yatırıldı…” (İpekçi-Bayar mülâkatından, Milliyet, 11.11. 1974, s. 9)
(Akşam, 2.6.1938, s. 1)
Akşam gazetesinin yukarıdaki nüshasında, 1 Haziran 1938’de İstanbul’a vâsıl olan Savarona yatı hakkında verilen mâl̃ûmât: “Yat, Hamburgda, Blum und Vass tezgâhlarında yapılmıştır. Tonu 4800, boyu 106, eni 16 metredir. Üç bin beygir........