​Hangi laiklik?

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, şöyle bir cümle kurdu; “Sizin laiklikten anladığınız şey bu. Siz bunları laikliğin gereği olarak yaptınız. O zaman sizin laiklikten anladığınız şey ile benim laiklikten anladığım şey aynı değil.

Laiklikten, bütün vatandaşların hangi dine inanırlarsa inansınlar; dini inanç ve ibadet hürriyetlerinin devlet garantisi altına alınmasını anlıyorum. Evrensel laiklikten yanayım. Sen Türkiye'ye özgü, kendi icat ettiğin bir laiklik kavramını bana dayatıyorsun. Bu olmaz."

Ne var bunda? Bu ifadelerin neresi yanlış?

Bilindiği gibi Laiklik, Fransız Devrimi'nin ürettiği ve devreye soktuğu bir enstrümandı. Tabiatı itibariyle de asla din ile devlet işlerini birbirinden ayırmak için yürürlüğe sokulmuş bir kavram olmadı.

Bilhassa ülkemizde dini inanışları güvence altına alan bir fikir olarak da doğmadı. “Yeni bir ulus yaratma” aracı olarak devreye sokuldu laiklik.

Hal böyle olunca Türkiye'deki laiklik uygulamaları yeni bir ulus yaratma ve İslam dinini toplumun her alanından tasfiye etme amacıyla yürürlüğe sokuldu.

Cami, medrese, vakıf, türbe ve benzeri kurumlar tasfiye edilerek mal varlıklarına el konuldu. Aynı Fransa'da olduğu gibi Tevhid-i Tedrisat ve Tekke ve Zaviyelerle ilgili kanunlar........

© Milat