Gazze’de can veren hiçbir insan basit bir rakam olarak görülemez/görülmemeli. Ölü sayısı bu kadar kolay telaffuz edilememeli. Cebaliye’de gömülecek yer olmadığından çarşı ortasına gömülen, sokak aralarına defnedilen her bir Filistinli bir amacın, bir idealin ve inancın şehididir. 2 milyar Müslümanın engel olamadığı bir soykırımda, davadan geri durmadan canını veren bu aziz insanların her biri ayrı ayrı kıymetli ve değerlidir. Her biri için ayrı ayrı camiler, okullar, yurtlar, sebiller yapılsa; yeni doğanlara isimleri verilse yeridir.
Gazzeli yetkililerin açıklamalarına göre enkazlardan çıkartılamayan, kuvvetli bombalar nedeniyle parçalanan yahut buharlaşan yüzlerce Gazzeli çocuk var. Artık tamamen yok olmuş, ahirette dirilmeyi ve sonrasında cennete gitmeyi bekleyen ruhlar onlar. Binlerce beden ise molozların, demir liflerin, tozun toprağın, kanın, gözyaşının içerisinden çıkarılmayı bekliyor. Onları çıkaracak ekipmanlar, araçlar kim bilir ne zaman girecek Gazze’ye. Sargı bezinin, narkoz ekipmanının girmediği şehirde çocukların uzuvları anestezi yapılmadan kesiliyor. Anestezi olmadan yapılan ameliyatlar. Ampute edilen çocuklar.
Kırılan kalpler, incinen ruhlar nasıl tedavi olacak? Yalnız bırakılan 2 milyon Gazzelinin hissiyatına kim merhem olacak? Gazze’den Şurab’ın psikolojik tedaviye ihtiyacı olduğunu belirtip, “Araba sesleri, hareket eden bir sandalye ya da kapatılan bir pencere bombalama korkusuyla bulunduğum yerden atlamam için yeterli oluyor.” diyor. Hamileliğin son evresinde bombardımanlarda enkaz altında kalan, tüm ailesini kaybedip son nefesinde bebeğini doğuran Fatıma el-Hirş’in hayatta........