Köy yolları kapalı!
Eskiden köylere ulaşım çok zordu.
Mutedil yağmurlu havalarda bile, Kastamonu’nun anayola çok yakın bir köyüne giderken yolda kalmalarımızı hatırlarım.
Bir de acil durum varsa, büsbütün çekilmez olurdu oralar.
Hastayı gel de yetiştir, imkânları son derece kısıtlı hastaneye.
Aradan uzun yıllar geçti.
Aynı köyün yolu asfalt.
Yedi dakikada iniveriyorsun aşağıya.
Şartlar hayli değişti.
Biz evlenirken, köyün yaz-kış kalan nüfusu 200’ün üzerindeydi.
Okulu, öğretmeni vardı.
Bir okul, bir öğretmen bir de imam.
Bir konuda akıl danışmak istediğinde, iki “devlet memuru” hazırdı.
Hele o devlet memurları, 657 kafasında değil de, köyün, köylünün sıkıntılarıyla yakından ilgilenen, çözüm için birlikte kafa patlatan kişilerse, büsbütün güzelleşirdi oralar.
Bizim oralara en fazla zarar veren; 28 Şubat sürecinde köy okullarının kapatılması oldu.
Taşımalı eğitim modeline geçildi, sözde eğitimin kalitesi yükselsin diye.
Öyle bir şey olmadı, kalite yükselmedi, gelenek çöktü!..
Esas gaye de buydu zaten; köy okullarını hızla kapatan zihniyet, köylerden yayılan “geleneksel kültür”ü yok etmek istedi.
İstanbul Sözleşmesi’ne bakın, orada da “gelenek-görenek-adet” adına ne varsa, savaş açma “gayreti”ni göreceksiniz.
Bugün çoğu köyün yolu kaymak gibi ama, köy diye bir şey kaldı mı tartışılır.
Bizim köyde yaz kış açık olan hane sayısı, 3!
Evet, 3!
O üç haneden ikisinin “kasaba”da da uzantısı var.
Zoraki........
© Milat
visit website