Yine Eylül ve yine bir Eylül yazısı düşünmüştüm...
Yaprakların yere düşüşünde ki pes senfoniyi dinlemek ve tiz soprano, tenor düşünmek isterken, kalbe kuru değil, koparılmış bir yaprak düştü "Narin" ve hiç narin olmaz şekilde. Eylül yaprakları incitmez ama Narin yaktı, Narin insanlığı yere yıktı.
Ne ara narinliği bıraktık da Narinler kurban oldu? Narin babalar, amcalar, teyzeler; sokaklar, mahalleler vardı. Göçmen kuşlar narin şehirlerde, narin eller tarafından kuş evlerinde misafir edilirdi ve merhametli ecdadın misafiri olurdular... Ecdadımız hastaya, yolcuya, zayıf olanlara ve aman dileyen düşmana narindi... Bilime, sanata; el emeğine narindi... Çocukları narin analar, narin ninnilerle uykuya teslim edip, narin gelecekler için dua ederlerdi. Mevlanalar, Yunuslar, Veyseller, Neşet Ustalar, Sümmaniler narin sever, narin sözlere büyük çığlıklar attırırdı... Şimdi narinliği kuşları, civcivleri bağrına basan; zarar vermeyen kedilere bıraktık...
Narin bilemiyoruz ki tanrılara mı yoksa bir ayine mi kurban edildi. Değişen ifadeler, tutarsız savunmalar... Bir köy........