Ramazan ayına kavuşmuş olmanın sevinciyle yüce Allah’a tüm Ramazanların ve tutulan oruçların adedince şükürler olsun… Sevinçliyiz çünkü on bir ay istediğimiz gibi yiyip –içerek, helal dairesinde eğlenerek lezzetleri tuttuk, şimdi bir ay oruç tutacağız, onun kurallarına göre hareket edeceğiz; onu razı etmek için gayret edeceğiz…
Gelin bu Ramazan halter kaldıralım; küçükten başlayıp en ağırlarına doğru gidelim, tüm duygularımıza idman yaptıralım; tefekkürle aklımız ve ruhumuz kas yapsın. Zaten her hakikate, her güzelliğe insanoğlu tefekkür ve düşünceyle ulaşmıyor mu? En güzel yemeğe, en güzel tada düşüncelerin neticesinde ulaşılmıyor mu? Düşünce ve derin kafa yorma ile birbiriyle uyumlu tatların yan yana getirilmesi ve ölçüyü tutturma neticesinde; tat alma duygusunun ayaklarını yerden kesecek güzel bir tabak masaya konulmuyor mu? İki teker, dört teker ile dağları ovaları aşmak; metal kanatlarla gökyüzünde süzülmek, küçük kum tanesinin dibe çöktüğü denizlerde binlerce ton ağırlığı yüzdürmek; ses ve görüntüyü çok uzaklardan üstelik karışıklığa meydan vermeden nakletmek kas yapmış ve adetullah’a (Allah’ın kanunlarına) ters düşmeyen düşüncenin, halter kaldırmış aklın meyvesi değil midir?
İnsan düşünce ve tefekkürle, fıtrata ters düşmeyen yenilikleri ve gerçek medeniyeti yaşanır hale getirebilir. Düşünce ve tefekkürle istikbalin tellerine takılı medeniyet meyvelerini koparabilir... Tam tersi düşüncesizlikle; hatalı söz, yanlış atılan adım; peşin hüküm ile hayatı zehir; tefekkürsüzlükle de kendini Allahtan çok ırak edebilir... Kötü düşünce ile atom bombası gibi her şeyi yok edip; güzel düşünce ile de hayatı gülistana, evleri ve sokakları saadet saraylarına çevirebilir… “Bana bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım” diyen........