Deniz Akkaya’nın kızıyla yaşadıkları toplumumuzdaki tek örnek değil. Bizde öteden beri “Kol kırılır, yen içinde kalır” mantığıyla aile içi sorunlar hep gizlenir, kimseyle paylaşılmaz. Özellikle akraba ve arkadaş çevresine karşı pembe ve kusursuz bir tablo çizilir. Eş ve çocuklar üzerinden mutlu fotoğraf kareleri sunulur. Evin içinde tabiri caizse kedi-köpek gibi yaşamaya çalışanlar bile dışarıya mükemmel aile tablosu sunar.
Deniz Akkaya örneği, aslında yaygın bir toplumsal sıkıntının deşifresinden başkası değildir. Modernliğin sancılı uyum süreci en başta çocukları, gençleri etkilerken ülkemizdeki bireyselleşme akımının keskin ve yaygın sonuçları olması hiç şaşırtıcı değil.
Bebeklikten itibaren kutsanan, yorulmayan, kontrol ve prensipten uzak büyütülen çocukların nasıl bir gençliğe evrilmesini bekliyorduk? Ebeveynlik rollerinin çocukla yer değiştirdiği bir toplumsal yapıda gençlerin hükümranlıklarının boyutunu tartışmaya gerek var mıdır?
Servisle kapıdan alınan, çantası annesi tarafından okula kadar taşınan, beğenmediği yemeği itip deviren, üç yaşındayken telefon kullanmaya başlayan, hiçbir kural ve prensiple karşılaşmamış çocukların neye evrilmesini düşünmüştük?
Kimlik........