Sanıyorum tanık olduğumuz toplumsal travmaların, kitlesel yozlaşmaların önemli nedenlerinden biri de zihniyet sorunudur…
Egemen sistemin ideolojik dayatmaları, temelsiz bir zihniyeti genç beyinlere zerk etmesi sonucu günbegün savrulan ve kaybolan nesillerin hüznüne duçar oluyoruz… Geri kalmışlığın mahcubiyetinden kurtulamıyoruz…
Bugün bozuk zihniyetlerin kurbanı nesillerin acı sonuçlarını yaşıyoruz...
Şayet insan fıtratına uygun bir zihniyeti inşa edemez isek sadece bilim, teknoloji ve ekonomik kalkınma ile insanlığın bunalımlarına çözüm bulmak mümkün olmayacak, yeryüzü kan gölü ve ateş topu olmaya devam edecektir…
Bu bakımdan zihniyet kavramı kritik bir kavram, kritiğini doğru yapmak durumundayız…
Öncelikle zihin ve zihniyet kavramlarının kısaca tanımına bakalım:
Zihin; insanda anlayış, kavrayış, algılama yetisi, bellek anlamlarını içeriyor…
Zihniyet; bir toplumdaki bireylerde, görüş ve inanç etmenlerinin etkisi ile oluşan düşünme yolu, düşünüş biçimi, bakış açısı, ortak tavır alış… Müşterek mantalite…
Belli bir bakış açısı ile sürdürülen değer hükümleri ve tercih edilen eğilimlerin toplamına diyoruz…
Zihin üretir, zihniyet üretileni kendi amacı doğrultusunda kullanır… Zihin yapar, zihniyet uygular…
Öncelikle insanlığın hayrına olacak bir zihniyet inşasını önemsemek........