Sanat, Bilim, Siyaset |
Neresinden bakarsak bakalım, sanat hayatı temizliyor. Bilim kolaylaştırıyor, siyaset ise ne yazık ki kirletiyor. Sanat kalbi yumuşatıyor, bilim düzene koyuyor, siyaset sertleştiriyor. Sanat ile varoluş arasındaki ilişki ruhun yüceltilmesidir. Her sanat eseri insan ruhunu yukarılara çekiyor, bilinci olduğundan daha diri hale getiriyor ve insana insanca bakmayı öğretiyor. Ruha ağırlık veren her türden çerçöp sanat söz konusu olduğunda silinip gidiyor. Bu, sanatçının hayata bakışının eser üzerinden topluma dağılmasıyla gerçekleşiyor. Her sanat eseri dünyayı biraz daha iyiliğe yaklaştırmanın, iyiliği görünür kılmanın, iyi insan sayısının artmasının yegane yolu. Böyleydi, böyledir, böyle olacak. Sanatın girdiği yere kötülük giremez. Çünkü sanat insan ruhunun en parlak hallerini resimliyor, insan bilincinin en keskin durumlarını belirginleştiriyor, duyguların en coşkun akışını kayda alıyor.
Sanatın birincil hamlesi mimari, ilhamını bedenden alarak varoluşu korumanın, mahremiyet oluşturmanın, hayata daha güvenli bakmanın estetik görünümlerini sunuyor. Taşı, mermeri, hatta metali bile akışkan hale getirip insanın emrine amade kılıyor. İnsanın doğaya müdahalesinin en soylu biçimlerinden biri olarak manzaraya ayrıntı ekliyor, burada, bu gezegende insanın yaşadığını perçinliyor. Evler, köprüler, yollar mimarların iç dünyasının yansıması olarak insanın doğaya attığı imzalardır ve onları çıkardığımızda doğadan geriye çok az şey kalıyor. Ta ki mimari siyasetin emrine girmesin, bilim ile sanatın ortak paydası olarak yerden göğe yükselsin. Ne zaman ki işin içine siyaset giriyor, mimari sanat olmaktan çıkıp önce zanaate, sonra tüketimin hoyratça kullandığı araca dönüşüyor. Mimar bağımsız bırakıldığında, içinden geldiği gibi........