Sivil, açık ve çoğul olarak…

İnsan, tek başına izole şekilde yaşayabilecek bir varlık değildir. İnsanın insanlaşması için kendisini diğer insanlarla, canlılarla ve doğayla ilişkilendirmesi, ilişkiler kurması ve onlarla ilgilenmesi gerekmektedir. Kendimiz dışındaki insanlarla, doğayla ve varlıklarla ilgilenme ve ilişki kurma kapasitemizi geliştirdiğimiz ölçüde gerçek anlamda insan olma kapasitemizi ve yeteneğimizi gerçekleştiriyoruz demektir. İnsanlarla, doğayla ve diğer canlılarla ilgilendikçe ve ilişkiler kurdyukça toplum dediğimiz insan birlikteliği vücuda gelmektedir. Toplum, kalabalık, kitle veya güruh değildir. Toplum, insanların karşılıklı ilişkiler ve ilgiler kurmak suretiyle insan olma kapasitelerini geliştirdikleri sivil, açık ve çoğul insani yapıdır.

İnsanlar, dinleriyle, dilleriyle, kültürleriyle, cinsiyetleriyle, gelenekleriyle, meslekleriyle, eğitimleriyle, üretimleriyle, kısacası kendilerine ait her şeyleriyle toplum dediğimiz olgu içinde yer alma, katılma ve yaşama hakkına sahiptirler. Toplumun bir veya birkaç unsurunun kendilerini öne çıkarıp hakim olmaları sonucu diğer sosyal unsurların insani özelliklerini bastırmaları, yok etmeleri veya inkar etmeleri halinde, artık orada toplum diyebileceğimiz bir olgudan söz etmek mümkün değildir. Bir toplumu toplum olmaktan çıkaran şey, bir veya birkaç unsurun sadece kendilerini meşru hakim unsur haline getirerek diğer unsurlar üzerinde baskı kurmaları, onları inkar etmeleri ve onları sürekli olarak ötekileştirmeleridir.

Bireyler ve gruplar, dini, kültürel, dilsel, yerel, cinsiyet veya başka özelliklerine göre biraraya gelip........

© Milat