Yaşama kültürü, demokrasiye, barışa ve özgürlüğe dayanır. Hayat, doğa ve insan yerine ölümü, talanı ve yanılsamaları yücelten ölüm kültürü, demokrasiden, özgürlükten ve barıştan nefret etmektedir. Despotizme, köleciliğe, dilenciliğe, eşitsizliğe, çatışmaya, ırkçılığa ve cinsiyetçiliğe dayanan ölüm kültüründe demokrasinin ve özgürlüğün yeşermesi, dirilmesi ve gelişmesi mümkün değildir.
Demokrasi ve özgürlüğün merkezinde ve temelinde insan vardır. İnsanları ırk, din, cinsiyet, dil ve milliyet temelinde ötekileştiren ve kategorize eden bütün yaklaşımların ve uygulamaların sonu, yıkım, çatışma, yolsuzluk, yoksulluk ve despotizmdir. Nasyonalizm, demokrasinin, özgürlüğün ve insanlığın en büyük düşmanıdır. Nasyonalizm, demokrasiyi, hukuku ve barışı yıktığı gibi, kriz ve çöküş içinde bulunan hiçbir toplum için de çıkış yolu değildir. Nasyonalizm, çöküştür, çıkış ve çözüm yolu değildir. Nasyonalizm, tünelin sonunda ışığın görünmesi değil, dünyanın tam bir karanlığa, kirliliğe ve kanlılığa mahkum olması anlamına gelmektedir. Demokrasi ve özgürlüğün hakim olması için, hiçbir şekilde nasyonalizme geçit verilmemesi lazımdır.
Demokraside çoğunluğun tercihi önemlidir, ama yeterli değildir. Yönetimin asli görevi, insanların hayat, özgürlük ve mülkiyet haklarının güvenliğini korumaktır. İnsan onurunu ve özgürlüğünü koruduğu sürece demokrasi, gerçek anlamda demokrasidir. İnsan onurunu ve özgürlüklerini güvence altına almayan ve ihlal eden bütün yönetimler, demokratik değil, despotik, otoriter ve totaliterdirler.........