Tohumu çatlatan sıkışmışlığı…

"Tohumu çatlatan sıkışmışlığı değil, toprağının genişliğidir ."

Çocukluğumda meyvesini yerken avucuma düşen çekirdekleri gepgeniş ovalara dikip, çeşit çeşit ağaçları olan ormanlar oluşturma hayaliyle mutlu olurdum . Toprağa bıraktığım nice çekirdeğin başını beklediğimi de hatırlıyorum. Belki de öğretmenliğe adımlamamda ki etkendi bu çaba.

Öğretmenin kalbi yüzlerce binlerce tohuma ev sahipliği yapar . Toprağımızın verimliliği yeterli mi, gereken genişlikleri sunuyor muyduk! acep çocuklara, gençlere ...İşte burada varolan ya da olmayan ortamlarımızı sorgulamak devreye giriyor ...

Okulların varlığı, içi, niteliği hep sorgulanagelmiştir zaten . Okullu olmak, kültürlü olmanın başlangıcı olmuş mudur?

Eğitimin dört duvar işi olmadığını sürekli yineliyor olsak da ne kadar kabul görüp görmediğine istemlerimiz, yaşamın kendisi cevap veriyor. Sadece okulda verilenlerle yol almış, yüzlerce bilgiyi emmiş nice çocuğun hayat başarısının düşük olduğunu gözlemliyoruz. Oysa çocuklar her ortamda, her şartta öğrenmenin hazzıyla mutlu büyümeli değil miydi...

Büyümeliydi ki varlık yokluk, darlık genişlik, olumlu olumsuz tüm şartlar da öğrenme asli anlamını bulabileydi ve kişilerin hayatını kolaylaştıracak bilgi tecrübe, kültür dediğimiz birikimi oluşturacak değerler oluşabileydi.

Daha 5 yaşlarındayken annem elişini yere bıraktığında, kaldığı yerden örmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Babaannemin örtüleri katlarken ki intizamı işimi hep düzgün yapma yolunda örnek olmuştur bana.

Eğitim ; evde başlayan öğrenme sürecinin, okulla, çevreyle bütün hale gelmesiyle alınan bir yoldur. Sosyal bir varlık olan insan bu sosyalleşme işini öncelikle evde kazanmalıdır. Sonrasında bu (okul – ev-çevre ) etkileşimiyle kişinin ruhuna farklı imkanlar sunar. Yeni öğrenmelere zemin sağlar.

Karantina günlerinde ise, ihmal ettiğimiz, aslında en çok olması gereken ev içi eğitimiyle okullu olma sürecini evden tamamladık . Hayat ve kendimiz arasındaki mesafeleri, çocuklarımızla olan mesafeleri ev içi yürüyüşlerimizle kısalttık . Bu bağlara somut anlamlar yükledik çocuklarımızla . Sunulan ortamın genişliği ile sürüyordu eğitim, her ne kadar İnternet gereksinime bağlı olunsa da. Müfredat bilgileri tamamlandı. Sınavlara hazırlandık kapı dışarı çıkmadan.

Yüz yüze eğitiminin iç ve dış dünyamıza etkisini çokça konuşabiliriz elbette ( okullar, seçilen öğretmenler, özel dersler, kurslar vs.) Sanırım eksik bıraktığımız iç dizayn kısmını, evde kalma sürecinde masaya yatırdık.

Ve ben şunu söyledim kendime. "insan evden de iyi bir öğretmen olabiliyor. Anne babalardan da iyi birer eğitim koçu olabiliyor imiş

Öğretmenler çocukların eğitimi ile ilgilenen tepede duran kişiler. Anneler, babalar ve diğer yakın büyükler de tamamlayan .

"Tepe de duruyorsan ışık vermelisin." Dedim önce kendime........

© Milat