Zikrullâh yani Allahü Teâlâyı anmak çok önemli bir ibadettir. Diğer ibadetlerin sıhhati için belli şartlar gerektiği halde zikir için bu şartlar yoktur. Gece gündüz, ayakta, oturarak, yatarak, abdestli abdestsiz zikredilebilir. En faziletli zikir kalb ve dille yapılan zikirdir. Allah’ı tesbih ve tâzime, hamd ve şükre dair sözleri söylemek dilin zikri; Allah’a inanmak, O’nun varlığına ve birliğine delâlet eden delilleri düşünmek kalbin zikri; emredileni yerine getirip yasaklardan kaçınmak da organların zikridir.
Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “İyi bilin ki kalbler, ancak Allah’ı zikretmekle (anmakla) huzur bulur.” (Ra’d 28)
Konu ile alakalı birkaç hadis-i şerif meali:
1- “Allah tebareke ve teâlânın diğer meleklerden ayrı, sadece zikir meclislerini tesbit etmek üzere dolaşan melekleri vardır. Allah’ın zikredildiği bir meclis buldular mı, o kimselerin aralarına otururlar ve birbirlerini kanatlarıyla örterler. Onlar, oradan dünya semasına kadar olan mesafeyi doldururlar. Zikredenler dağılınca onlar da semaya çıkarlar. Allah azze ve celle -daha iyi bildiği halde- onlara:
- “Nereden geldiniz”, diye sorar. Melekler de:
- Yeryüzündeki bazı kullarının yanından geldik. Onlar Seni; “tesbih” ediyorlar, “tekbir” ediyorlar, “tehlil” ediyorlar, Sana “hamdediyorlar” ve (ihtiyaçlarını) Senden “istiyorlar,” derler. (Konuşma şöyle devam eder):........