Buğulu camlar ve eşikteki hakikat

Edebiyatın o tozlu raflarında dolaşırken, eski bir hikaye karşılar bizi. Adamın biri, evinin penceresinden dışarıyı seyreder ve sürekli şikayet edermiş: "Bu sokak ne kadar kirli, şu karşı ev ne kadar kasvetli, gökyüzü neden hep gri?"

Bir gün, bilge bir misafiri gelmiş. Adam yine sokağın karalığından dem vururken, misafir cebinden beyaz bir mendil çıkarmış ve usulca pencerenin camını silmiş.

O an, sokağın kiri değil, adamın camındaki "kir" gitmiş. Meğer yıllardır dışarıda sandığı o kasvet, aslında bakışlarını hapsettiği camın üzerindeki tozdan ibaretmiş.

Zihin fakirliği, işte o camı silmeye üşenmektir.

Hayat, bazen sürrealist bir tablo gibi karmaşık, bazen de natüralist bir roman gibi acımasız olabilir. Maddi imkansızlıklar, geçim derdi, hayatın o ağır realizmi omuzlarımıza binebilir. Bunlar gerçektir, inkar edilemez.

Ancak insanın asıl trajedisi, cebindeki yokluk değil, zihnindeki o buğulu camın arkasına saklanıp "çare yok"........

© Milat