Bir defterin itirafları

Ahşap masanın serin yüzeyinde, kapağım hafifçe aralanmış, sabırla sizi bekliyorum. Burnumda o kesif selüloz kokusu, sırtımda ise ciltçinin attığı o sıkı dikişlerin gururlu gerginliği var. Ben bir defterim. Sizin "cansız" deyip geçtiğiniz, üzerine kahve fincanı koyduğunuz, bazen hüzünle karalayıp bazen de sevinçle üzerine gözyaşı döktüğünüz o sessiz ve sadık dost. Bugün kalemi eline alan o değil, benim. Çünkü insanların telaş içinde unuttuğu bir hakikati, ancak bir kâğıt parçası fısıldayabilir yüreğinize.

Bu fısıltı, yazmanın aslında beklemek olduğu gerçeğidir. Üzerime eğilen o başın, elindeki dolma kalemin ucundaki mürekkep damlası kurumasın diye verdiği o tatlı mücadeleyi izlerim hep. Dijital ekranlarınızdaki yanıp sönen ve sizi sürekli acele ettiren o sabırsız imleçlere benzemem ben. Bir harf düşer bağrıma, sonra bir kelime filizlenir... İşte o an, zamanın durduğu ve ruhun nefes aldığı andır.

İnsanlar, klavyenin "geri al" tuşuna o kadar alıştı ki, hayatın da hataları bir tuşla silebileceğine inandı. Oysa ben, hakikatin en saf haliyim........

© Milat