Ahlakın mayalandığı yer |
Kelimelerin içi boşalınca manalar kayboluyor, manalar kaybolunca da istikamet şaşıyor. Bugün belki de en büyük sancımız bu. Etrafımıza baktığımızda şekilsel olarak her şeyin yerli yerinde olduğunu görüyoruz ama zihinleri kurcalayan o yakıcı soru orta yerde duruyor: Neden bu yoğunluk, aynı oranda toplumsal bir "güven" ve "incelik" inşa etmiyor? Neden gündelik ilişkilerimizde o beklenen zarafeti ve eminliği göremiyoruz?
Cevabı ilahiyat tartışmalarında değil, kavramlara yüklediğimiz anlamlarda aramak gerekiyor belki de. Çünkü biz ahlakın kaynağını kalabalıklarda arıyoruz; oysa ahlakın mayalandığı yer sokaklar değil, ailedir. Önümüzdeki 2025 yılını "Aile Yılı" olarak karşılarken, sosyolojik bir aynaya bakıp şu tespiti yapmak zorundayız: Biz evimizin içinde bir "toplum" muyuz, yoksa bir "ümmet" mi?
Bu iki kavramı birbirinden ayırmak, aslında hayata bakışımızı netleştiriyor. Sosyolojik olarak "toplum" dediğimiz yapı; ilişkilerin daha çok hizmete ve karşılıklı ihtiyaçların giderilmesine dayalı olduğu bir çarktır. Bu yapı, kadim tabirle teavün (yardımlaşma) ve muadeniyet (birlikte yaşama) üzerine kuruludur. Yani sistem;........