Hangi insanın hakları? |
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü… Yeryüzünün dört bir yanında devlet başkanlarının nutuklar attığı, diplomatik temsilcilerin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin öneminden bahsettikleri, uluslararası örgütlerin parlak cümlelerle göründükleri bir takvim… Oysa bu 10 Aralık gününde de dünyanın en büyük yalanlarından biriyle yeniden karşı karşıyaydık. Ve bu günlerde konuşulması gereken tek konu insan hakları değil; insan haklarının küresel ölçekte nasıl örgütlü bir şekilde yok sayıldığı olmalıydı…
Çünkü Gazze’de insanlığın bütün temel hakları, bütün normları, bütün hukuku yerle bir olurken, dünyadaki hiçbir devletin “insan hakları” kelimesini ağzına almaya hakkı yoktu. Gazze bugün sadece bir coğrafya değil; insanlığın ahlaki çöküşünün de aynasıydı.
İki yılı aşan bir zamandır süren kuşatma, bombardıman, açlık, kitlesel yerinden edilme ve sistematik yıkım, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin maddelerini yalnızca ihlal etmedi, o maddelerin tüm meşruiyetini de küresel ölçekte tartışmalı hale getirdi.
Beyannamenin üçüncü maddesi, “Herkesin yaşama, özgürlük ve kişi güvenliği hakkı vardır.” diyordu. Ama Gazze’de bebekler açlıktan ölürken dünya sessizdi. Beşinci maddesi “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı muameleye maruz bırakılamaz.” diyordu. Ama yaralı siviller, hastaneleri yıkılmış bir şehrin sokaklarında can çekişirken kimse sesini yükseltmedi. Dr. Hüsam Ebu Safiyye gibi sadece hayat kurtarmaya çalışan doktorlar tutuklanıp, Enes gibi sadece haber vermeye çalışan gazeteciler katledilirken yetki sahibi ülkeler sessizliğe bürünmüştü. Yirmi beşinci madde “Herkesin sağlık, beslenme, barınma gibi temel yaşam standartlarına erişim hakkı vardır.” diyordu. Ama........