Zıtlıklardan çelişkilere dünya hâli |
“Artık ölmüşleri ve doğmamışları karşılamak için ortak özel günlerimiz yok. Gündelik hayat var, ama onu kuşatan şey bir boşluk. Bugün milyarlarcamızın içinde yalnız olduğumuz bir boşluk. Böylesi yalnızlık ölümü bir can yoldaşına dönüştürebilir.”
Yukarıdaki cümleler, John Berger’in Hoş Beş’inden bir kesit.
Büyük bir şehirde yaşayıp bu ifadeleri kendine uzak bulan az insan kalmıştır.
“…ölmüşleri ve doğmamışları karşılamak için özel günler…”
“Gündelik hayat (…) boşluk…”
“…milyarlarcamız (…) yalnız…”
“…ölümü can yoldaşına dönüştürebilir.”
Hayat zıtlıkların tekâmülünden zıtlıklar birliğine mi dönüşüyor artık; ya da çelişkilere…
“Her şey zıddı ile kaimdir” kabulümüz var. Hakeza hayatlarımız bunun sayısız örnekleriyle dolu. Zıddıyla muhatap olunca manzaramız netleşiyor. Yahut zıddını hayal ederek durumları ve manzaraları kabullenebilir hâle geliyoruz. Manzaramız güzelse şükrediyoruz, teşekkür ediyoruz. Manzaramız kötüyse tövbe ediyoruz, özür diliyoruz veya kahroluyoruz.
Zıtların varlığına ihtiyacımız var ki kendimiz bile zıddımız ile kaimiz.
Dünya ise zıtlıkları ayrılıklarla ilişkilendiren bir arka plan sunuyor bize… bir nevi kopuşa sevk ediyor.
Berger’in bahsettiği o kayıplar mesela… özel günlerin, kalabalıkların, hayat sevincinin kaybı. Onun yerine boşluğun, yalnızlığın ve ölme umudunun yerleşmesi… Yerine gelenlerin kayıpları telafi etmesi söz konusu bile değil, aksine daha da karanlık gelecek tasavvurlarının, kahredici yalnızlık korkularının, umutsuzluğun müsebbibi.
Bunca kasvet, umut ile korku arasında dengesini bulan insanın fıtratına aykırı.
Ama bakıyoruz trafik yoğun, AVM’ler dolu, sanal medya kalabalığın ötesinde bir keşmekeş. Her yer........