Almanya acı vatan – 2 |
Güvenin, Ahlâkın ve Adaletin Ortak İmzası
Almanya’nın sokaklarında dolaşırken beni en çok etkileyen şey yalnızca insanların kurallara riayet etmesi değildi. Bu uyumu mümkün kılan daha derin bir altyapı vardı: Ahlâk ile adaletin birbirini tamamlaması. Almanya’da güvenlik yalnızca bireylerin davranışlarıyla değil, aynı zamanda işleyen bir hukuk sisteminin yarattığı toplumsal güvenle de sağlanıyor. Bir toplumun ahlâkı onu düzenli kılar; ama adalet, o ahlâkın sürekliliğini garanti eder.
Kale gibi kapılar yerine güvene dayalı bir düzen
Almanya’da kapılar basit, pencereler demirsiz. Bu görüntü, ilk bakışta kontrolsüz bir rahatlık gibi gelebilir. Fakat bu sadeliğin arkasında iki katman var:
Ahlâk: Başkasının mülküne dokunmamak temel bir ilke.
Hukuk: Dokunulduğunda, sistemin anında ve tarafsız şekilde işlediğini herkes bilir.
Yani güven sadece ahlâka değil, adaletin caydırıcılığına da yaslanır. Bir davranışı ahlâk engeller; ama o kayarsa, hukuk devreye girer. Bu ikisinin birlikteliği, sokakların rahatlığını ve insanların huzurunu açıklıyor. Almanya’nın hukuk kültürünü anlamanın en iyi yollarından biri olan o meşhur hikâyeyi kısaca hatırlatayım:
Prusya Kralı II. Frederick, Potsdam yakınlarında bir değirmeni beğenir ve satın almak ister. Değirmenci Razin ise satmayı........