Her Şey Anlamsızlaşıyor |
Anlamını yitiren ne varsa unutuluyor. Unutulmayan kıymet kalmıyor. Tükeniyor, tüketiyor ve sürekli arıyor insan. Zaman çabuk geçiyor, her şey anlamsızlaşıyor.
“Bırak, şu billûrda solsun şu güller/Zamanı anlatır her düşen yaprak.” diyordu Ali Mümtaz Arolat. Yaprağın düşüşünde anlam arayan, zamanın ruhunu kavrayan insan şimdi nerede? Durup düşünen, eşyanın ve tabiatın hakikatini merak eden insan nerede?
Zaman kendi seyrinde akıyor. Değişen bir hâl yok. Ancak insanın dünyadan aldığı, alacağı ve kaybedeceği değerler çoğaldı. Evet, eski zamanlarda insan dünyadan alacaklı gidiyordu. Şimdi öyle mi? İnsan çok şey alıyor hatta borçlu gidiyor. Belki gidemiyor, kalmak için ısrar ve inat ediyor. Ne varsa alıyor, yaşıyor ve kalıcı olmak için çırpınıyor. Oysa asıl yurt burası değildi. İşte burada ip kopuyor, zihin dağılıyor. Düşünce, merkezinden uzaklaşıyor. Ve her şey anlamsızlaşıyor.
Kavuşmak nedir, bilir misiniz? Hasretin neticesinde ise hayatın zirvesidir. Değilse var mıdır anlamı? Kavuşulacak olanın bir rüyaya dönüşmesi gerekmez mi? Yanıp tutuşulan hasret uzaktır. İnsan sabır nehrine bırakıverir ruhunu, benliğini. Uzaktaki o hasrete doğru zamanın makarasına takılıp döner durur. O âna yaklaştıkça heyecan artar. Bekledikçe, sabrettikçe anlam bulur her şey. Peki, günümüzde böyle bir silsile kaldı mı? Herkes her şeye böyle mi kavuşuyor? Kavuşmak bile değil, herkes her şeyi hemen elde ediyor. Anlık hazza dönüşüyor, düşüyor zirveden her........