Zamanın Akışı ve Kırılgan Hayatlar |
Bir cuma sabahı… Haftanın son günü. Zamanın hızından yine yakınıyoruz. İstesek de istemesek de zaman akıp gidiyor, durdurulamıyor. Oysa bize düşen, bu akışın içinde kaybolmak değil; sorumluluklarımızı yerine getirerek zamanı anlamlı kılmaktır. Zaman, kendi başına nötr bir olgudur; ona değer katan, bizim tutumlarımız ve eylemlerimizdir.
Bugün saha çalışması kapsamında bir aileyi ziyaret ettik. Dar bir odada, eski bir dikiş makinesinin sesi yankılanıyordu. Evini küçük bir atölyeye dönüştüren yaşlı bir kadın, komşularından ve tanıdıklarından gelen siparişlerle yaşamını sürdürmeye gayret ediyordu. Belki de toplumun en kırılgan halkalarından biriydi. Kira, su, elektrik ve mutfak masraflarıyla boğuşuyordu. Üstelik savaşta vefat eden oğlunun hüznünü hâlâ yüreğinde taşıyordu. Torunlarını gördükçe bu acı yeniden tazeleniyor, gözlerindeki yorgunluk derinleşiyordu.
Ama o, acısına rağmen üretmeye devam ediyordu. Evde terzilik yaparak torunlarının okul masraflarını karşılıyor, onların geleceğine ışık olmaya çalışıyordu. Her dikiş bir umut, her ilmek bir direnişti. İşte burada kendimize şu soruyu sormalıyız: Zaman bizden bir şeyler eksilterek mi akıyor, yoksa........