Eş Zamanlı Saldırılar, Güvenlik Boşluğu ve Bölgesel Hesaplar: Kim Kazanıyor? |
Güvenlik ve istihbarat analizlerinde evrensel kabul gören temel bir ilke vardır: Bir suçun ya da saldırının arkasındaki gerçek niyeti anlamak için önce “kim fayda sağlıyor?” sorusu sorulur. Failin kim olduğu, hangi aracı kullandığı ya da hangi yöntemle saldırıyı gerçekleştirdiği çoğu zaman ikinci aşamada gelir. Çünkü modern çatışmalarda sahadaki aktörler kadar, sahayı yönlendiren görünmez güçler de belirleyicidir.
Son dönemde Suriye’nin farklı bölgelerinde, birbirinden kopuk gibi görünen ancak zamanlama açısından dikkat çekici biçimde örtüşen saldırılar ve güvenlik olayları yaşanmaktadır. Bu olaylar yalnızca güvenlik zaafı olarak değil, aynı zamanda bölgesel güç mücadelesinin bir parçası olarak okunmalıdır.
Zamanlama ve Senkronizasyon: Tesadüf mü, Strateji mi?
Farklı bölgelerde, birbirine yakın zamanlarda gerçekleşen saldırılar istihbarat literatüründe senkronize güvenlik baskısı olarak tanımlanır. Bu tür eylemler çoğu zaman tek bir askeri hedefe değil, algıya yöneliktir. Amaç; devlet otoritesini zayıf, güvenlik kurumlarını yetersiz ve merkezi yönetimi kontrolsüz göstermek, sahada ise “alternatif bir güvenlik aktörünün vazgeçilmez olduğu” algısını üretmektir. Bu çerçevede değerlendirildiğinde, son saldırıların ardından oluşturulan kamuoyu dili, Suriye devletinin DEAŞ tehdidi karşısında yetersiz kaldığı yönünde bir tablo üretmektedir. Oysa dikkat çekici olan saldırıların kendisinden çok, saldırı sonrası üretilen söylemdir.
Failden Çok Sonuç: Kime Alan Açılıyor?
Saldırıları kimin doğrudan gerçekleştirdiği elbette önemlidir. Ancak stratejik analiz açısından daha kritik olan, bu saldırıların hangi aktöre alan açtığıdır. Mevcut tablo, ortaya çıkan güvenlik boşluğundan en fazla fayda sağlayan yapının SDG olduğunu göstermektedir.
SDG, sahada yalnızca askeri bir yapı değil; uluslararası aktörlerle kurduğu........