Fıkıh Mı, Hukuk Mu?

Müslümanlar iktidar nimetleri ile tanıştıkları günden bu yana, İslam hukuku ile seküler laik hukuk arasına sıkışmış durumdadırlar.

Dün denecek kadar zaman öncesinde Şeriat isteyenler, bu gün artık başkaları için Şeriat isterlerken, kendileri için ise istemekten vazgeçmişlerdir, çünkü

- Zina eden, en az 100 değnek yerken, tecavüz eden kellesini kaybedecektir.

-Hırsız, elini kaybederken, rüşvet alan toplum huzurunda rezil edilecektir.

- İçki içene, 80 değnek vurulurken, cana kıyanın kısası gerekecektir.

Şeriat, elbette sadece bunlardan müteşekkil değildir.

Zekât, sadaka, infak, vakıflar gibi hükümler de var.

Ezcümle, şeriate bir bütün olarak bakıldığında, Allah’ın(cc) mülkünde olanlar için, geçerli yegâne adalettir.

Müslümanlar inandıkları ile kendilerine uygulanmasını istedikleri hükümlerin farklı olmasını istedikleri için, bu gün İslam Şeriatının hayata uygulanan yönü olan fıkıh ile seküler laik hukuk kuralları arasına sıkışmış durumdadırlar. Daha doğrusu bu sıkışma kendi tercihleri doğrultusunda oluşmuştur.

Fıkıh derken elbette İslam Şeriatının hükümlerinde, hukuk derken de fiilen uygulan seküler laik hukuktan bahsediyoruz.

Bu açmaz yeni olmamasına rağmen, bu güne kadar bu açıklıkta da gündeme gelmemişti.

Çünkü babalarımız ve dedelerimiz itikatlarının bizlerden daha kavi olması nedeniyle fıkıh kurallarını öncelemişler, seküler laik hukuki kuralları ancak yasak savma kabilinden hayatlarına girmişti.

Bu gün ise, tam tersi olmuştur.

Çünkü kendisine Müslümanım diyenlerin........

© Merhaba Haber