Mümin Münâfık Farkı

Yazımıza yine ‘selam duâsı’yla başlamak isteriz.

‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’

Efendim kaldığımız beyitlerden başlayalım;

“Müminle münâfık bir oyun başındadırlar, ama ‘Merv’ şehriyle ‘Rey’ şehrinin ahâlisi kadar birbirlerinden uzaktırlar.’

Mümin ile münafık dîni hususlarda her ikisi de Cenâbı Hakk’ın emirlerini şeklen yerine getirirler. Namaz kılarlar, oruç tutarlar, zekat verirler, Hacca giderler. Ancak müminler her yaptıklarını mümkün mertebe Hak rızâsı için yaparken münâfıklar ise yalnızca kendi nefsi emel ve arzuları adına icraatlar yaparlar. ‘Merv’ şehri İran’ın doğusunda, ‘Rey’ şehri ise İran’ın batısındadır yâni iki şehir birbirinin tam aksi isitikâmettedir. İşte bu sebeple yapılan işlerin ihlâsı arasında tıpkı birbirinin tam zıddı olan şehirlerarası kadar fark vardır. Yine bu misal ayni topraktan beslenen kamışlardan birinin içi şeker ile dolu iken diğerinin boş olması örneği ile pekiştirilebilir. Mümin ve münâfıkta her ikisi de, Hak kapısında durdukları halde birisi dünya ve âhretten nasiplenirken diğeri hüsrâna ve azâba uğrar.

“Müminle münâfığın her biri kendi tarafına gider. Her biri kendi isminin gerektirdiği yere gider.”

Bir üst beyitte bahsedildiği üzere, ihlasla sırf Rabb’in rızâsı için iş yapanların âkıbeti mükâfaat olurken, kendi hevâ ve heveslerine göre yalan-yanlış iş yapanların âkıbetleri ise zillet ve alçaklıktır. Cenâbı Hakk, şerefli Kitâbında: “Biz ona eğri ve doğru yolu göstermedik mi?” (Beled, 11) buyurarak; insanlar için ‘doğru yolu=sirâtı müstâm’i ve eğri yolu bildirmiştir artık herkes dilediğini seçmekte hürdür. Tıpkı bu husus, Hz. Musâ (A.S)’ın sopasında tecelli eden Hak ile sahtekar sihirbazların yalandan........

© Merhaba Haber