Komisyonun nihai raporuna adım adım (1) | DEM Parti’den “süreci taçlandıracak” anayasal değişiklik, Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu, yerinden edilenlere tazminat önerileri

Meclis’teki çözüm komisyonuna partilerin önerilerini Medyascope tüm detaylarıyla inceliyor. DEM Parti’nin en geniş dönüşüm önerilerine yer veren 99 sayfalık raporu ile dosyayı açıyoruz. Öcalan adının 100 kez, Demirtaş ve Yüksekdağ’ın -dava örnekleri dışında- bir kez anıldığı rapor, 2013-2015 yılları arasında yürütülen çözüm sürecine “çoklu nedenlerle bittiği” şeklinde kısaca değinmekle yetindi. Öncelikle “özgürlük alanlarını genişletecek” hukuki reformlar ve Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu kurulması talep edildi. “Anayasal değişikliklerle sürecin taçlandırılacağı” belirtilirken, Anayasa’nın üç maddesinde değişiklik önerildi.

TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, dinleme faaliyetlerini tamamlamasının ardından oluşturulacak nihai rapor için hazırlanıyor. DEM Parti, MHP, TİP, EMEP ve DSP kendi önerilerini Meclis Başkanlığı’na iletti, CHP ve AKP’nin ise hafta sonuna kadar raporlarını sunması bekleniyor. 

Medyascope, 5 Ağustos 2025’ten bu yana çalışmalarını sürdüren komisyona hangi partinin ne önerdiğini tüm detaylarıyla inceliyor. İlk olarak DEM Parti’nin altı bölümden oluşan, 99 sayfalık raporunu ele alıyoruz.

En kapsamlı ve en geniş dönüşüm önerilerini içeren raporu sunan DEM Parti, “Barış Yasası” olarak tariflediği Demokratik Entegrasyon Yasası ile umut hakkı, geçiş dönemi adaleti, hakikat ve yüzleşme mekanizmalarını açık biçimde önerdi.

Kayyum uygulamalarının sonlandırılması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının uygulanması, bağımsız yargı, özgür basın, toplumsal denetim, anadilde kamusal hizmetlerin önünün açılması raporun temel başlıkları arasında yer aldı. 

Geniş tarihsel arka planın incelendiği ve partinin perspektifiyle tespitler ile önerilerin yer aldığı raporun sonuç bölümünde, barışın büyük dönüşüm ve kazanımlar getireceği şu ifadelerle anlatıldı:

“Barışın toplumsal faydası demokratikleşme alanı ile birlikte; kültürel, sosyal ve insani alanda da derindir. Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü, Türkiye’de Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında ihtiyaç duyulan demokratik cumhuriyet zeminini güçlendirecek; yurttaşlık kavramını eşitlik temelinde yeniden tanımlayarak toplumsal bütünleşmeyi sağlayacaktır. Barış, toplumsal güveni ve dayanışmayı yeniden canlandıracaktır. Çözüm süreci, toplumda birbirinden kopartılmış olan bağları tamir edecek; kültürel çeşitliliği tehdit değil, ortak zenginlik olarak konumlandıracaktır.”

Kürt sorununun tarihsel kökenlerine ilişkin DEM Parti’nin tespitlerini içeren raporun ilk bölümünde; Birinci Meclis ile 1921 Anayasası, dönemin coğrafyasında kalan çokluğun izlerini taşıyan ve bunu tanıyan, tarihsel kurum ve sözleşme olarak değerlendirilirken, Lozan Anlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte “rüzgarın tersten estiği”, demokratik eğilimlerin “ulus devletçi müdahalelerle mevzi kaybettiği” ifade edildi. 

1925’te Takrir-i Sükûn Kanunu ve Şark Islahat Planı ile birlikte Kürt meselesinin çok daha sert bir iklime alındığı, Kürt varlığının “terbiye edilecek ya da tasfiye edilecek” bir fazlalık olarak kodlandığı ve şiddetle bastırılan isyanların “Kürtlerin kolektif hafızasında devlete karşı derin bir güvensizlik ve travmanın milatları” olduğu da sorunun tarihsel kökenleri arasında tariflendi. 

Rapor, Osmanlı’dan Cumhuriyet’in kuruluşuna, 12 Eylül 1980 darbesi ile Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nin Kürt siyasal hareketine etkisine, kapatılan Kürt partilerine, geçmiş ateşkes girişimlerine yer verirken, 2013-2015 yılları arasında yürütülen çözüm sürecine “çoklu nedenlerle bittiği” şeklinde kısaca değinmekle yetindi. Ardından 1 Ekim 2024’te başlayıp devam eden süreç “Barış ve Demokratik Toplum” başlığıyla incelendi, Öcalan’ın silah bırakma çağrısı yaptığı 27 Şubat 2025 tarihi yeni dönemin miladı kabul edildi.

“Demokratik çözüm perspektifi ve barış stratejisinde Abdullah Öcalan’ın rolü” başlıklı ikinci bölümde “En kapsamlı barış denemesi, 2013–2015 Çözüm Süreci olmuştur” dendi ancak yine detaylandırılmadı. 2023 Nevroz’unda okunan Öcalan’ın mektubu çerçevesinde kısaca anılan süreçte çatışmasızlığın ve yoğun müzakereler sonucu 2015 Dolmabahçe mutabakatının sağlandığı belirtilirken “Fakat süreç 2015 sonrası çoklu nedenlerle dağılmış ve ağır çatışma yıllarına geri dönülmüştür” denildi. 

DEM Parti, PKK lideri Abdullah Öcalan’ı yalnızca bir aktör olarak değil, sürecin tarihsel ve siyasal muhataplarından biri olarak konumlandırdı ve tam 100 kez adı geçen raporda, Öcalan’ın süreçteki baş muhatap rolünün güçlendirilmesi istendi. Komisyon üyelerinin 24 Kasım 2025’te Öcalan ile görüşmesi de raporda “Kürt sorununa çözüm iradesinin gücünü arttırarak Komisyon’un yasal ve meşru zeminini güçlendirmiş ve çözümün muhatabiyetini bir kez daha netleştirmiştir” diye anıldı.

Hukuki düzenlemelere ilişkin üçüncü bölümde de “Öcalan’a yönelik hukuki yaklaşım, aynı zamanda Kürt halkına yönelik hukuki yaklaşımı da yansıtmaktadır” denilerek umut hakkı/ilkesi hatırlatıldı. Umut hakkı raporda “Ömür boyu hapis cezası alan mahpusların cezalarının belirli bir süreden sonra gözden geçirilmesini ve yeniden serbest kalma ihtimaline erişmelerini güvence altına alan evrensel bir hukuk ilkesi” olarak anlatıldı. AİHM ve Bakanlar Komitesi’nin konuyla ilgili kararlarına atıfla umut hakkına dair düzenlemenin TBMM’nin anayasal yetki ve sorumluluğunda olduğuna işaret edildi. 

Öcalan için fiziki özgürlük istenen raporda, “Öcalan, sürecin gereklilikleri ve barışın toplumsallaşması açısından dilediği heyetlerle, kişilerle ve basın mensuplarıyla görüşebilmelidir. Bu aşamada ve umut ilkesi hayata geçirilinceye kadar özgür çalışma, erişim, barınma ve iletişim koşullarının sağlanması gereklidir” denildi.

“Çözümün hukuki altyapısı: Barış yasası ve demokratik entegrasyon” başlıklı üçüncü bölümde geçiş........

© Medyascope