Nuray Mert yazdı: “Kemalizm zehri” ve İslamcılar
Nuray Mert, “Kemalizm zehri ve İslamcılar” başlıklı yazısında, Kürt İslamcılığı ve Kemalizm bağlamında, HÜDA-PAR’ın Kemalizm eleştirileri üzerinden başlayan tartışmaları değerlendirirken, Kürt ve Türk İslamcılarının aslında “ümmetçilik” yerine kendi milliyetçi çizgilerini öne çıkardığını vurguluyor.
HÜDA-PAR’ın Diyarbakır’da düzenlediği çalıştay sonrası tartışmalara, HÜDA-PAR milletvekillerinin “Kemalizm zehrini bu memleketten çıkarmaktan” söz etmesi eklendi. Bence bu konu da verimli bir tartışmanın önünü açmalı. Daha doğrusu Kemalizm konusunda dolaylı yürütülen tartışmalar açıklık kazanmalı.
HÜDA-PARlıların yaptıkları açıklamalarda tarihsel gerçekler veya tutarlılık aramak beyhude bir çaba olur. İdeolojik yaklaşımlar her zaman tarihsel gerçeklerden ziyade siyasal algılar ve tutumlar çerçevesinde şekillenir. Ancak bu ideolojik iddiaları, tarihsellik ve tutarlılık açısından hiç sorgulanmayacak anlamına gelmez. Zira, ideolojik tarih kurguları, doğrudan bugüne dair siyasal tartışmaları belirler. Nitekim, tüm bu tartışmalar da, “Kürt meselesi”nin çözümüne yönelik bir süreç vesilesi ile gündeme geldi.
Gerek HÜDA-PAR, gerek bu süreci başlatan MHP ve iktidar partisi, bu sürecin hedefini Türkiye’de birlik ve beraberliği sağlamlaştırmak olarak tanımlıyor. Ancak, süreç içinde farklı aktörlerin bu birlik ve beraberlikten ne anladığı tartışma açmış durumda.
HÜDA-PAR, Kürt İslamcılığı ve Kemalizm ekseninde çözümün ‘İslam kardeşliği’ olduğunu söylerken, tarihsel referanslara başvuruyor. O halde biz de, öncelikle çözüme zemin teşkil edeceği iddia edilen tarihsel referanslara göz atalım. HÜDA-PAR Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir TBMM’de yaptığı basın toplantısında, “Osmanlı döneminde ve öncesinde etnik aidiyetlerin ön plana çıkmadığı bir anlayış hakimdi ve bu coğrafyada kardeşlik hukuku içerisinde çok güzel günler yaşandı” demiş. Aslında ulus devlet öncesi, çatışmaların temelinde etnik ayrımların olmadığı doğru, ancak bu çatışmalar yoktu demek değil. Kuşkusuz Osmanlı döneminde de öncesinde de güzel günler de yaşanmıştır ama kötü, çok kötü günler de yaşanıyordu. Kürtler, Türkler ayrımı yoktu ama milletvekilinin hayal ettiği gibi “İslam kardeşliği” temelinde, “insanlar el ele tutuşuyor, hayat bayram” olmuyordu. Müslüman topluluklar, daha doğrusu siyasi güçler birbiri ile çatışıyor ve hatta savaşıyordu. Kürt, Arap, Türk veya başka Müslüman unsurlar etnik temelde değil, dini temelde de değil, en çok da göçerler olarak merkezi devlete karşı isyan ediyordu. Diğer taraftan, farklı Müslüman siyasi güçler birbiri ile savaşıyordu. Osmanlı-İran savaşlarını geçiyorum, zira........
© Medyascope
