Müge İplikçi yazdı – Gazze’nin Son Kitapçısı: 2025’te Fransa’da çok satan roman olmak

“Yalnızca birkaç yaşam kıvılcımı kalmıştı: Bir kadının başındaki rengarenk bir başörtüsü, oyun oynayan bir çocuğun üzerinde fazla parlak duran bir gömlek.”

Bir kitabın “çok okunması”ndan ne anlarız? Çoğu zaman, bu ifade yalnızca bir pazarlama başarısını, geçici bir modayı veya edebiyat piyasasının nabzını tutan soğuk bir istatistiği çağrıştırır. Ancak bazen, rakamların ötesine geçen, sayısal verilerle açıklanamayacak bir titreşim taşır bu söz. Fransız ve Faslı yazar Rachid Benzine’nin Gazze’nin Son Kitapçısı adlı romanının 2025 yılında Fransa’da çok satanlar arasında yer alması, işte tam da böyle bir anın habercisi gibi görünüyor. Bu, edebiyatın sınırlarını aşan, küresel bir vicdanın kâğıt üzerinde tecessüm etmiş hali olarak yorumlanabilir. Peki, bu denli çok okunmak, yalnızca bir başarı mıdır, yoksa daha derin, kolektif bir yüzleşmenin işareti mi? Ya da belki de, her ikisinin “tehlikeli” bir karışımı?

Çok satan listeleri, genellikle tüketim kültürünün hızla değişen akımlarının bir yansımasıdır. Bugün zirvede olan, yarın unutulabilir. Bu eleştirel bakış, Gazze’nin Son Kitapçısı için de geçerli olabilir mi? Kitabın popülaritesi, acının ve direnişin bir “trend”e, modaya uygun bir vicdan temizleme aracına dönüşmesi riskini taşımıyor mu? Okur, bu kitabı sosyal medyada “gündemde olanı takip etmek” veya kendi ahlaki profilini sergilemek için mi satın alıyor? Bu risk, hiç kuşku yok ki gerçektir ve küçümsenemez. Tüketim toplumu, en kutsal meseleleri bile pazarlanabilir birer “deneyime” dönüştürmekte ustadır.

Ancak, Gazze’nin Son Kitapçısı bu kalıbı kırma potansiyelini taşıyor. Onun okunması, salt geçici bir modanın peşinden gitmek değil, insanlığın unutmakta ısrar ettiği –veya unutturulmak istenen– bir hakikate doğru yapılan ahlaki bir yolculuğa davet. Evet, liste başarısı bir pazarlama gerçeğidir, fakat burada asıl mesele, pazarlananın ne olduğudur: Bir kaçış fantezisi değil, bir yüzleşme çağrısı. Okur, sayfaları çevirirken yalnızca bir kurgunun içine çekilmez; bir sorumluluğun, bir tanıklığın parçası haline gelir. Bu bağlamda, çok okunmak, sessizliğin kitlesel bir reddidir. Her bir satın alma, bir nevi “Bu sesi duyuyorum” diyen sessiz bir oydur. Rakamlar, burada, bir dayanışma ağının düğüm noktalarını sayar gibidir. Risk, başarıyı gölgeleyemez; aksine, onun anlamını daha da derinleştirir.

Bir diğer eleştiri, bu kitlesel okuma eyleminin yüzeysel kalabileceği yönünde. Kitap alınır, okunur, sosyal medyada paylaşılır ve rafa kaldırılır. Bu, “performatif okuma” veya “kültürel tüketim” olarak küçümsenebilir. Gerçek bir belleğe nakşolmak yerine, geçici bir duygusal dalgalanma yaratıp sönümlenebilir.

Fakat teslim........

© Medyascope