Mazlum Vesek yazdı: İdil’den Nilüfer’e Rıfat Ilgaz’ın peşinde |
Benden birkaç yaş büyük ortaokul öğrencisi abim bir müjde verir gibi babama seslendi: “Baba, bu akşam televizyonda çok önemli bir film var?”
“Kimin filmi?”
“Tarık Akan oynuyor. Ama Rıfat Ilgaz’ın romanından çekilmiş. Karartma Geceleri…”
“Tamam, bu akşam ceryan (elektrik) kesilir sağlama.”
Bu konuşmaya tanık olduğumda henüz on yaşında bile değildim. Adını şiirden alan ilçemiz İdil, Şırnak’a yeni bağlanmıştı. Değişmeyen kimlik kartlarında hala Mardin yazılıydı. Nüfusu ancak birkaç bin olan kasaba büyüklüğündeki memleketim sessizdi. Bu sessizliğin kurşun sesleriyle bölündüğü gecelerde ışıkları kapatırdık ama buna gerek kalmazdı. Elektrik zaten az sonra kesilmiş olurdu. Yıl 1992’ydi. Delilerin huzursuzluğuna ağladığımız, masalların hükümsüz olduğu zamanlardı.
Hayatın sessiz aktığı akşamlarda bize izletmek istemedikleri bir şey varsa elektrik yine kesilirdi. Ben azıcık büyüyüp ortaokula başladığımda filmini izleyemediğim romanı, Karatma Geceleri’ni buldum okudum. (Hayır, İdil’de değil. Ceyhan Halk Kütüphanesi’nde. Zira, doğup büyüdüğüm yerde henüz kütüphane yoktu.) Yıl 1995’ti. Ceyhan bitpazarında işsizleri, avareleri seyredip ekmek kavgasına daldığım yıllardı.
Çocuk yaşımda okuduğum romanda eli kalem tutan insanların savaş yıllarında, karartılan gecelerde nasıl bir yol aradığını öğrendim. İkinci Dünya Savaşı üzerinden neredeyse yarım asır geçmişti. Benim doğduğum yerlerde geceler hala karartılıyordu.
O akşam adını duyduğum Rıfat Ilgaz, daima peşinden gittiğim bir yazar oldu. Öldüğünde ben on yaşındaydım. Onu tanıma şansım olmadı. Ama, rahmetle ve hayırla anıyorum, oğlu Aydın Ilgaz’ı tanıdım. 2022 yılında aramızdan ayrılana kadar benim Aydın abim oldu. Rıfat Ilgaz’la ilgili panellerde ve festivallerde aynı masayı çok paylaştık.........