Kemal Can yazdı: Henüz “kandırma” aşaması gelmedi
DEM Parti heyeti temaslarının ilk turunu tamamladı. Bu hafta içinde yeni bir turun başlaması ihtimalinden söz ediliyor. Heyetin DEM Parti iç kamuoyuna bilgi vereceği söyleniyor. Diğer yandan kayyım atamaları ve belediye operasyonları de yeniden hız kazandı. DEM Parti’ye dönük olarak Akdeniz Belediyesi’ne, peşinden de CHP’li Beşiktaş Belediyesi’ne operasyon yapıldı. Erdoğan, hafta sonu Diyarbakır’a gitti ama il kongresinde -beklendiği gibi- dikkate değer bir şey söylemedi. Sürecin en başından itibaren her vesileyle tekrar edilen “terörü bitirme” hedefini başlangıç – belki de final- noktasına koşul olarak koyan bir konuşma yaptı. Bir de, Tatlıses’e “aday olurum” diyerek matematikçileri tekrar heyecanlandırdı.
Gelinen noktada, DEM Parti’nin ikna görevi ve Kürtlerin iyimserlik mecburiyeti de giderek ağırlaşıyor. Çünkü Bahçeli’nin (ismi, öznesi ve fiili belirsiz sürecinde ettiği) barış ve kardeşlik sözleri olmasa, iktidar cephesinden kimsenin bu “ağır vazifeye” ve pozitiflik zorlamasına herhangi bir katkı yaptığı yok. Sadece ve çok kabaca , “başka yapacak neyiniz var” deniliyor. Yetmezmiş gibi, muhalefet – özellikle CHP- kamuoyundan zaman zaman incitici tacizlere varan, suçlamalarla baş etmek zorundalar. Yani Kürtlerin kendilerini kandıracak olanı seçme hakları bile yok. Herkes “bizim sizi kandırmamız veya oyalamamız, ahlaki ve siyasi olarak daha doğru” diyor.
Süreç tartışmalarının en sağlam argümanları, Kürtlerin fıtraten, gönüllü veya zorunlu kandırılması hakkında. Hatta sürece pozitif bakanların bir kısmında bile, “başka seçenekleri veya önlerine konmuş öneri mi var?” sorusuna rastlıyoruz. Sürecin gerekçesi için pek çok kişiye en rasyonel gelen senaryo ise “kandırılma”. Çünkü, karşı tarafın yani iktidarın -içerde ve dışarda- sıkıştığı için Kürtlerle uzlaşmaya mecbur kaldığı tezini destekleyecek kuvvetli nedenler sıralanamıyor. Neredeyse dört ayı bulan sürecin aşamaları ve alandaki gelişmeler de bu iddialar lehine değil. Bahçeli’nin sözlerinden “özeleştiri” çıkarma aşırılığına hiç değinmeyeceğim. Sürekliliğe ilişkin bir yazıyı şuraya iliştireyim.
Sürecin esas dinamiği, Rojava’da ve Türkiye’de -Öcalan’ın nüfuz alanındaki- Kürt siyasi hareketinin, “devlet inisiyatifinin” sunduğu “çıkış planına” nasıl uyumlanacağı. Sık tekrarlanan görev listesinin ne kadarının hayata geçebileceği konuşuluyor masada. Çok taraflı ve siyasi bir süreç taklidi yapan temas trafiğinin, sonuç açısından pek bir kıymeti olmadığını, en azından her ne sonuç çıkacaksa bu temaslarla belirlenmeyeceğini herkes biliyor. Aktörler ve onlara biçilen roller zaten ilk andan itibaren son derece kısıtlıydı. Temas trafiği ve dar halkla ilişkiler........
© Medyascope
