İsa Hafalır yazdı – Cemaatin sessiz çatlağı: Mustafa Özcan karanlıklar prensi mi?
15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de Gülen cemaati hakkında iki şey oldu: Devlet, yapıyı “terör örgütü” ilan edip bütün gücüyle bastırdı; cemaat hiyerarşisi ise, hem içeriye hem dışarıya karşı, sloganvari (“hocaefendi, 15 Temmuz’un uluslararası bir komisyon tarafından araştırılmasını istedi” gibi) sözler söylemesi haricinde, büyük ölçüde sustu. Ama sustukça büyüyen bir soru kaldı: Bu noktaya nasıl gelindi ve sorumluluk kimde?
Uzun yıllardır bu soruyu en ısrarlı biçimde soran bir kişi varsa, o da gazeteci Ahmet Dönmez. Onun yazıları, videoları, söyleşileri ve özellikle de son zamanlarda Mustafa Özcan hakkında verdiği bilgiler, cemaatin içinde uzun süredir biriken rahatsızlığı görünür hale getirdi.
Bu yazı, Medyascope okurları için, öncelikle Ahmet Dönmez’in Mustafa Özcan hakkında verdiği bilgileri özetlemeyi amaçlıyor. İlave olarak, özetlenince çok detay dışarıda kalacağı için, (kendi yorumlarımı da eklemekten çekinmeden) bir genel perspektif sunmayı hedefliyor.
Ahmet Dönmez, yıllarca Zaman gazetesinde çalışmış, cemaatin içinden gelmiş bir isim.
Dönmez, özellikle 2021’de başlayan “Mustafa Özcan’ın bütün adamları” yazı dizisi ve devamındaki analizlerinde, cemaatin 15 Temmuz’a giden süreçteki iç iktidar kavgalarını, kadro kaydırmalarını, finansal ilişkilerini ve mahrem yapılanmalarını anlatırken, kritik bir isim olarak Mustafa Özcan’ı işaret ediyor.
Bu yayınlar, öncelikle cemaatin bir kısmında yıllardır fısıltı halinde dolaşan rahatsızlıkları metne döküyor. İkinci olarak, devlet yanlısı medyanın yıllardır kullandığı “gizli yapı” ve “karanlık kurul” gibi söylemlere içeriden bir perspektif ekliyor. Son olarak, Dönmez’i hem cemaat çevrelerinde hem Türkiye’de tartışmalı, ama görmezden gelinemeyecek bir kaynak haline getiriyor.
Resmi ve yarı-resmi kaynaklarda (Anadolu Ajansı dosyaları dahil) Mustafa Özcan, uzun yıllar Gülen yapılanması içinde kilit roller üstlenmiş, örgütün mali ve “mahrem” kanatlarıyla ilişkilendirilmiş bir isim olarak geçiyor.
Dönmez’in anlatısında Özcan: (i) Gülen’e doğrudan erişebilen en dar halkada bulunan biri, (ii) cemaat içindeki finansal ağlar, iş insanları, (zamanında) bürokrasi ile ilişkiler (örnek olarak), kritik atamalar ve stratejiler üzerinde çok etkili bir aktör, (iii) “ekipçilik” yapan, etrafında sadakat ağı kuran, bilgiyi ve ilişkiyi merkezileştiren bir oyun kurucu, ve hatta “cemaatin DNA’sı ile oynayan adam”.
Dönmez’e göre, cemaatin 15 Temmuz’a sürüklendiği süreç, sadece devletle çatışmanın değil, içerideki iktidar hırslarının, kapalı karar mekanizmalarının ve eleştiri kabul etmeyen otoritenin de bir ürünü. Bu resimde Mustafa Özcan, 15 Temmuz’la alakalı olarak, bu kapalı merkezin (Adil Öksüz’le beraber) en önemli ismi olarak öne çıkıyor.
Devlet yanlısı medyada da Özcan sıklıkla “Gülen’in gölgesi” ve “para kasası” gibi tanımlarla hedef alınmış durumda. Bu yayınlar ile Dönmez’in ortaya koyduğu tablo, siyasi niyetleri farklı olsa da, Özcan’ın yapı içindeki ağırlığı konusunda çok noktada kesişiyor.
Gülen’in ölümünden sonra (ve aslında hastalık dönemi boyunca) en kritik soru şuydu: “Bu yapıyı kim yönetiyor?”
Bu soruya cevap arayan tartışmalarda sık sık “Ali Heyet” adı geçiyor. Kamuya açık haberlere ve Dönmez’in yorumlarına göre bu ifade, Gülen sonrasında cemaat adına konuşan, vasiyet tartışmalarında rol aldığı iddia edilen, dar bir karar çevresini anlatmak için kullanılıyor. Bu yapı hakkında net, resmî, şeffaf bir çerçeve yok; üyelerinin tam olarak kimler olduğu belli değil, dolayısıyla çoğu kez kapalı bir kurul gibi resmediliyor.
Dönmez, Ekim ayında iki........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein