menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gürkan Çakıroğlu yazdı: Türk’e açık mektup!

10 11
02.12.2025

Allah’ın yarattığı Türk’üm ben, elhamdülillah; Türk olmak için devletten icazet alacak değilim. Türk doğdum, Türkçe konuştum, Türkiye’de de öleceğim inşallah; bunun için birilerine minnet edecek değilim. 1982 anayasasının çizdiği sınırlar içinde Türk olmayı da Türk kalmayı da reddediyorum; diktatörlere de darbecilere de boyun eğecek değilim. Hikâye bize anlatıldığı gibi değil; 100 yıllık yalanların yarattığı tahribatı 100 günde onarmak da mümkün değil. Lakin hak için, hakikat için, halk için bugün değilse ne zaman!

Üç tarzı siyaset dediler; Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük. Her üçü de yapısal değil dönemsel, sosyolojik değil siyasal çıkışlardı; sırasıyla her birini denediler. Ama hiçbirini içselleştirmediler. Zira gayeleri hiçbir zaman halk değildi, her daim devletti. Devlet ayakta kaldığı ve onların olduğu sürece gerisi teferruattı. Nihayetinde üçü de başarısız oldu; imparatorluk yıkıldı, başkent işgal edildi. İstibdadı yıkmak için gelenler devleti yıkıma götürdüler.

Kemal Paşa ve arkadaşlarına kaldı iş. Onlar sorumluluğu üstlendiler ve Anadolu’ya geçtiler. Hani şu Osmanlı’nın asırlardır âtıl bıraktığı, sömürgeleştirdiği ve çivi dahi çakmadığı biçare, harabe Anadolu’ya. Zordu, lakin çok şükür muvaffak oldular. Ve nihayet Cumhuriyet ilan olundu. Osmanlı’da Türk’ün adı yoktu, devlete Türkiye dediler. Etrak-ı bi-idrak derlerdi Türk’e, oldu mu şimdi ne mutlu Türk’üm diyene. Daha düne kadar kırk yedi gazeteden sadece yedisi Türkçe iken, bir anda bütün gazeteler oluverdi mi Türkçe. Lakin yine olmadı. Türk’ün adı vardı ama kendisi yoktu. Zira gaye yine halk değildi; devlet de devlet dediler. Kendilerini terzi görüp, halkı da kumaş belleyip, başladılar kesip biçmeye.

Hal böyle olunca da Cumhuriyet bir türlü dikiş tutmadı. Neden böyle oldu? Neden Türk beş asırdır kendisine biçilen rolü Türkiye ile de aşamadı? Tanzimat ile “batılılaşma” adı altında başlayan ve aslında sömürgeleşmeden ibaret olan milletle zıtlaşma istikameti neden sekteye uğramadan Cumhuriyet ile de devam etti. Devlette devamlılık esastır derler; acaba bu yüzden mi Kemal Paşa İzmir İktisat Kongre’sinde müesses nizamın devam edeceğini ısrarla vurguladı ya da vurgulamak zorunda kaldı? Gerçekten başka yol yok muydu? Elbette vardı. Ama olmadı.

Hizmet için değil de ıslah için vazifeli kişiler gibi davranarak Şark Islahat Planı adı altında devlet ile milleti birbirine düşman ettiler? Türk’ün töresi “Hiç kimse mahkeme edilmeden cezalandırılmaz” derken, İstiklal Mahkemeleri’nde yargısız infazlar yaptılar. Korku, kibir ve kompleks miydi tüm bunlara sebep? Kanuni olan hukuka dayanmıyorsa eğer millet tarafından meşru görülmezdi. Nitekim öyle de oldu.

Hars millidir, medeniyet ise beynelmileldir; harsı medeniyete boğdurmamak lazım dediler. Halktan harsı alıp, halka medeniyet götürmek lazım dediler. Peki hars deyip durduktan sonra neden harsı medeniyete kurban ettiler? “Halka doğru, garba doğru” denildi. Ama halk olduğu gibi kabul edilmedi, garp ise şeklen taklit edilmenin ötesine geçemedi. Aydın halkın dışından değil içinden çıkar; aydın halka üstten bakmaz kuşbakışı........

© Medyascope