Gürkan Çakıroğlu yazdı: Kürt siyasal hareketine açık mektup |
Kürt değilim, Kürtçe bilmiyorum. Ama kim olduğunuzu biliyor, ne söylediğinizi anlıyorum. Zira Kürtlükten payıma düşeni aldım ben. Kürtlüğün; bunların çok üstünde ve ötesinde bir değer, bir kavram olduğunu anladım. Yani bir yabancı gibi yazmıyorum sizlere; ben de sizlerden biriyim, ben de sizin gibiyim. Sizlere, yani Türkiye’nin tek muhalif siyasal hareketine selam olsun. İyi ki varsınız. Ve inşallah hep var olacaksınız. Bu milletin ve bu devletin sizin varlığınıza ihtiyacı var.
Kardeşlerim, görüyorum ki Terörsüz Türkiye sürecine dair siyasi partilerin TBMM’ye sunduğu raporlar sizde şaşkınlığa sebebiyet veriyor; vermesin. Kardeşlerim, görüyorum ki Suriye’deki belirsizlik sizde tedirginliğe yol açıyor; açmasın. Kardeşlerim, görüyorum ki hukuka dair atılması gereken adımların atılmaması sizde derin bir hayal kırıklığı yaratıyor; yaratmasın. Zira 22 Ekim ve 27 Şubat ile Rubicon geçildi; zafer sizin, zafer bizim, zafer tüm bileşenleri ile bu milletin artık.
Hangi sorun çözüldü ki dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız. Ama adına Terörsüz Türkiye denilen bu süreç; Kürt meselesinin nihai çözüme kavuşacağı değil, meselenin ve aktörlerin terörize edilmekten çıkarılarak, sorunun siyaset zemininde tartışılmasının ve çözülmesinin önünün açılacağı bir süreçtir. Bu manada Terörsüz Türkiye, Kürtlerin Hudeybiye’sidir. Hal bu iken, 100 yıllık sorunun çözümünü 1 yıllık sürece yüklemek haksız ve yersiz olduğu gibi gerçekçi de değildir. Üzülmeye veya sivrilmeye hacet yoktur. Abdullah Öcalan’ın da bunu gördüğü aşikârdır; PKK’ya silahları bıraktırması, SDG özelinde entegrasyonu savunması ve sürekli norm devletten dem vurması hep bundandır.
Kürt varlığının yok sayılmasına dur denilerek ve Kürtçenin inkâr edilmesine son verilerek Kürtlerin birinci büyük yürüyüşü muvaffakiyetle sona ermiştir. PKK’nın kendini feshetmesinin anlamı budur. Ana dilde eğitim, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve demokrasi ise ancak ve ancak hukuk devleti ile mümkündür. Ve hukuk devleti için öncelikle norm devlet gerekir. İşte bu yüzden Kürtlerin ikinci büyük yürüyüşü artık silahlanarak değil silahsızlanarak başlayacak ve inşallah yine muvaffakiyetle sonuçlanacaktır. Lakin çok uzun bir yolculuk ve yoldaşlık sizi, bizi, hepimizi beklemektedir. Aculluk ise hepimize kaybettirir.
İstikamet Kandil değil Ankara’dır. Çözüm artık silahta değil siyasettedir. PKK’nın silahsızlanması aslında mesele özelinde devletin de silahsızlanması ve dolayısı ile Kürt Meselesi’nin devlet tekelinden kurtarılarak siyaset zeminine çekilmesi, yani millet inisiyatifine açılması demektir. İkinci büyük yürüyüşün ilkinden daha zor olmasa da daha çetrefilli olacağı muhakkaktır. Kürt siyasal hareketi artık Kürtleri aşmıştır. Bu anlamda kendi acılarının, kimliklerinin ve inançlarının ötesini görmesi gerekir; Öcalan’ın üçüncü yolu budur. Zira Kürt Meselesi Türkiye’nin temel sorunu değil, temel sorununun en büyük........