Göksel Göksu yazdı: Mehmet Akif Ersoy’un aynalı yatak odası ve haberin pornografik dili

Gazetecilik mesleğinin duayenlerinin bildiği bir gerçekle başlayalım. Bir katilin katil olduğundan emin olsanız, hatta işlenen cinayeti gözünüzle görseniz bile, o kişi hüküm giymediği sürece ona katil diyemezsiniz. Nedeni kişilerin masumiyet karinesinin, günümüzdeki adıyla “lekelenmeme hakkı”nın yasalarla güvence altına alınmış olması.

Yasa koyucu bu amaçla özellikle soruşturma evresinin gizliliğine özel bir önem atfediyor. Başta belgelere ulaşma hakkına sahip olan avukatlar olmak üzere hiç kimse soruşturma evresindeki ifade ya da delillerin hiçbirini kamuoyuyla paylaşamaz.

Şimdi “Mehmet Akif Ersoy soruşturması” adıyla bilinen davaya bu pencereden bakalım. Önce şunu belirteyim: Bu tartışma, analiz ve hesaplaşmaların odağındaki isim, yani Mehmet Akif Ersoy, benim gözümde evvelki güne kadar adını bile bilmediğim, düne kadar bir anda anchor ilan edilen ve Türkiye’nin yeni ekran yüzü haline getirilen, bugünse tutuklu olan sıradan biri.

Bugün ismi “uyuşturucu”yla ve savcılığın tutuklama talepli sevk yazısında yazdığı üzere “çevresinde bulunan kişilerle kadınları ilişkiye sokarak, bu kişiler üzerinden sektörel ve maddi menfaat sağlamak”la, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”la anılıyor. Buraya kadar olan kısım ülke açısından da gazetecilik mesleği açısından da epey hazin. İddialar asılsız çıkacak olsa bile daha şimdiden Ersoy’un da, ismi onunla birlikte anılanların da itibarları muhtemelen kendilerinin bile tahmin edemeyeceği kadar ağır hasar gördü.

Kamuoyuna şimdiye dek yansıyanların ortak paydası şu: Uyuşturucu batağı, medya dünyasından başlayıp, iş dünyasına dek uzanan uyuşturucu ve seks soslu çarpık ilişkiler ağı ve bu operasyonun iktidardaki güç odaklarının iç hesaplaşmanın bir uzantısı olduğu…

Tabii işin bir de “hızlı zenginleşme, kariyer basamaklarını üçer beşer atlayarak yükselme, paranın hızla el değiştirmesi” var, çürümüşlük var etik boyutu var.

Grup seks yapmaktan mı, yatak odasının aynalı olmasından mı, kimilerinin o ilişkiler karşılığında ekranlarda boy göstermesi ya da hak etmedikleri makamlara gelmesinden mi, özetle kurulan çarpık ilişkileri nedeniyle mi tutuklandı (bugün itibariyle) dört kişi?

Şaşırtıcı gelebilir ama cevap “hayır”. Bu kişilerin tutuklanma nedeni uyuşturucu satın almak, kullanmak ve örgüt kurmak, örgüte üye olmak. O halde bize kişilerin özel hayatı neden pornografik bir senaryo eşliğinde sunuluyor? Kimin kiminle, nerede, ne zaman, nasıl cinsel ilişkiye girdiğini neden bilmek zorunda bırakılıyoruz? Bu kirli bilgileri kim ya da kimler, hangi amaçla servis ediyor, belirli bir kanaldan ve koro eşliğinde yayınlanmasındaki amaç, eğer toplumun “Aaaa ne kadar ahlaksızlarmış” deme beklentisi değilse, bu pornografik sis perdesinden kimin ne muradı var?

Aslında sorunun cevabı belli. Ahmet Şık’ın Ruşen Çakır ile yaptığı yayında söyledikleri, siyasi kulislere hakim olan pek çok yazar-çizerin vurguladığı üzere, bize yatak odalarından açılan pencere, iktidarın kendi içindeki tasfiye operasyonuna açılıyor. En azından siyasetin koridorlarında