menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Göksel Göksu yazdı: Böcek ailesinin ölümüyle gelen yüzleşme

22 1
22.11.2025

Bir otele adım atarken kim “Acaba böcek ilacından zehirlenir miyiz?” diye düşünür ki?

Kimin aklına gelir yarıyıl tatili yapmaya giderken, konaklayacağı otelin çıra gibi tutuşabileceği, 36’sı çocuk 78 kişiyi hayattan koparma ihtimali…

Bu kaygıları sırtlayarak tatil yapılabilir mi?

Ya da kahvesini yudumlamadan önce “Fincanda acaba su yerine deterjan olabilir mi?” diye tereddüt eder mi insan, niye etsin? Etmemeli…

Aman midye yemeyin, sakın kokoreçe el sürmeyin, tavuğa dokunmayın, mayonezden uzak durun…

Neden? Çünkü zehirlenebilirsiniz!

Yine neden? Çünkü midyede deniz kirliliği yüzünden ağır metaller birikiyor, kokoreç bağırsaktan yapılıyor, iyi temizlenmezse gıda zehirlenmesi kapıda, balık-tavuk aman diyeyim bayat olabilir…

Benim dilimde ise hâlâ aynı soru: Neden?

Deniz kirliliğine neden göz yumuluyor, canım Marmara Denizi’nin dibinde neden ağır metaller ve kimyasallar var, bayat balığın satışına kim neden izin veriyor, et ve tavukta soğuk zinciri kimler denetlemiyor?

Ben midye yemek istiyorum arkadaş, korkmadan çekinmeden et-tavuk tüketebilmek, denizde koli basili, gıdada salmonella virüsü düşünmek istemiyorum! Kahvemi “Acaba su yerine deterjan koymuş olabilirler mi içine” diye saçma bir düşünceye kapılmadan yudumlayabilmeliyim! Dört kişilik bir aile avuç dolusu para ödediği bir otel odasında, ehil olmayan birilerinin bilinçsizce kullandığı böcek ilacı yüzünden ölüm uykusuna yatmamalı…

İşte Böcek ailesinin ölümünün düşündürdükleri bunlar, yüzleşmeli bu gerçeklerle…

Kurumlar nerede, o kurumlarda kimler neden çalış-mı-yor, kim, neyi neden denetlemiyor, yoksa artık herkes kendi başının çaresine mi bakacak?

Devir “Carpe Diem” devri diyeceğim ama o da değil…

Günümüz popüler kültürü bu sözcüğü “anı yaşa”maya indirgese de milattan 23 yıl önce yaşayan şair Horatius’un bu kavrama yüklediği anlamın “umursamazlık” olmadığı aşikâr… Bugünü ertelememekten söz ediyor şair, herkes kafasına göre takılsın demiyor…

Horatius’un bugün yaşadığını düşünsenize… Muhtemeldir ki “Siz benim yüklediğim anlamı boş verin… O vakitler devir başkaydı. Sizin yarın, hatta az sonra başınıza ne geleceğini kestirmeniz mümkün değil” diye tamamlar, “umursamazlık”la eşdeğer tutardı Carpe Diem’i…

Çünkü Horatius’e yaşadığı dönemde arkadaşlarıyla sohbet eden bir genç kadının kahvesine yanlışlıkla bulaşık deterjanı konulduğunu, bu nedenle o kadının yoğun bakım ünitesine alındığını söyleyecek olsanız, değil şiir yazmak söylediklerinizin tek kelimesini bile anlamazdı… Öyle ya, o zamanlar ne kahve vardı, ne bulaşık deterjanı, ne de yoğun bakım ünitesi… Öte yandan Horatius ne yapsın? Biz bile kahveyi, deterjanı ve yoğun bakım ünitesini biliyor olmamıza rağmen üçünü aynı cümlede kuramazdık bir kadının kahve içerek zehirlendiğine tanık olmasak…

Ya dört kişilik Böcek ailesine ne demeli, nasıl yok oldu bu aile?

Oysa 9 Kasım’da memleket özlemiyle Hamburg’dan yola çıktıklarında ölüm kim bilir nasıl da uzaktı her birine…

Ölümü tahayyül edemeyecek........

© Medyascope