Cevat Düşün yazdı | Bağnazlık üzerine – Kör inançtan aydınlanmaya: Zülfü Livaneli’nin feneri ve insan vicdanı
Geçen hafta, Türkiye’nin görünmeyen sorunu bağnazlık konusunu işlemiştim. Ama her gün biraz daha derinleşen travmasını — bağnazlık olgusunu — dilim döndükçe ontolojik yönleriyle ele almıştım. Ancak o yazıda, meselenin kalbini, yani sanatın, müziğin, edebiyatın bu karanlıkla nasıl savaştığını tam anlatmamıştım. Bugün o eksik halkayı tamamlamak istiyorum. Bu kez bağnazlığı, Anadolu’nun yaşayan vicdanı, sözü ve sazıyla karanlığa karşı direnen Zülfü Livaneli’nin feneri ışığında düşünce ve duygularımı paylaşmak istiyorum. Zülfü Livaneli, yalnızca bir sanatçı değil; insanın düşünce, vicdan ve özgürlük uğruna yürüttüğü uzun bir yolculuğun adıdır. Onun türkülerinde yankılanan ses, bir halkın susmuş vicdanının iç çekişidir. Romanlarında gördüğümüz karakterler, bir ülkenin bastırılmış yaralarının kelimelere bürünmüş hâlidir. Ve onun yaşamı, “bağnazlığa karşı sanatın nasıl bir direniş olabileceğinin” ete kemiğe bürünmüş hâlidir.
Bağnazlığın gölgesi yalnızca zihinleri değil, kalpleri de karartır. Artık fikirler değil, aidiyetler konuşur; insanın sesi, grubun yankısına dönüşür. Düşünmek bir ihanete; sorgulamak bir yalnızlığa mahkûm edilmiş gibidir. Oysa insanın en derin özgürlüğü, kendi kuşkusuyla yüzleşebilme cesaretinde saklıdır. Bugün bize düşen, kutsal sayılan fikirlerin arkasına saklanmış korkuları görmek, inancın değil, inatçılığın nasıl bir tahakküm aracına dönüştüğünü fark etmektir. Çünkü bağnazlığın karanlığı, yalnız başkalarını değil, önce onu üreten ruhu yakar. Bağnazlık, görünürde bir sadakat biçimidir ama özünde bir korkunun mimarisidir: kimliğini kaybetme korkusu, cemaatin dışında kalma korkusu, yalnız kalma korkusu… Bu korku, insana düşünmeyi değil, tekrar etmeyi öğretir. Bağnaz kişi kendi yargısını değil, kendisine ezberletilmiş dogmayı seslendirir. Böylece insan, aklını teslim eder — hem de bunu bir erdem sanarak.
Anadolu’nun yaşayan edebiyat ve sanat ozanı Zülfü Livaneli, çağımızın kararmış aynasında hâlâ ışığı savunan bir vicdandır. Onun sesinde dağların sabrı, denizlerin hüznü, halkın yitirilmiş umudu vardır. Ve o ses, yalnız bir sanatçının değil; karanlığa teslim olmamış bir vicdanın yankısıdır. Zülfü Livaneli, bize bağnazlığın yalnızca bir fikir körlüğü değil, ruhun çölleşmesi olduğunu hatırlatır. Çünkü bağnaz zihin, hakikati değil; kendi korkusunun yankısını duymak ister. Bu yüzden bağnazlık bilgiyle değil, korkuyla beslenir. Korkunun hüküm sürdüğü yerde ise sevgi, merhamet ve estetik duygusu susar. Bağnaz kişi, farklı düşüneni düşman; farklı inananı sapkın; farklı seveni günahkâr ilan........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar