Cevat Düşün yazdı: Aydın despotizmi ve cehaletin felsefesi üzerine
Hollandalı genç filozof Rik Peels, cehaleti yalnızca bilgisizliğin pasif hâli olarak değil, bilginin aktif biçimde reddi olarak tanımlar. Ona göre cehalet, bir zihin durumu değil, bir seçimdir. İnsan bazen bilmediğini fark etmez (epistemik cehalet), bazen bildiğini görmezden gelir (ahlaki cehalet), bazen de bilmek istemez (kasıtlı cehalet). Peels’e göre en tehlikeli cehalet türü, “bilmediğini bilmeyenlerin cehaleti”dir — yani kendini aydın sanan ama aslında karanlığın dilini konuşanların hâlidir. Bu teorik çerçeveyi Türkiye’ye uyarladığımızda ortaya benzersiz bir tablo çıkar: Bizde cehalet çoğu zaman halkta değil, aydınlar arasında kök salmıştır. Çünkü bilgiye en çok sahip olanlar, çoğu zaman onun ahlaki sorumluluğunu en az taşırlar. Bu nedenle Türkiye’de cehalet, yalnızca bir eksiklik değil; bir despot biçimi hâline gelmiştir. Türkiye’de “aydın” olmak, çoğu zaman bilmekten çok bilmiş görünmekle ilgilidir. Rik Peels’in ifadesiyle:
“Cehalet bazen yanlış bilgiyle değil, bilgiye sahip olmanın verdiği kibirle güçlenir.” İşte bu kibir, Türkiye’nin en derin entelektüel hastalığıdır.
Bizim bazı aydınlarımız sıklıkla epistemik cehaletin (bilgisizliğin farkında olmama) değil, kasıtlı cehaletin (bilmemeyi tercih etme) temsilcileridir. Yani çoğu zaman bilginin sınırlarını ve etik değerlerini değil, kendi konfor alanlarını korurlar. Bu yüzden yeni fikirleri tehdit, eleştiriyi düşmanlık olarak görürler. Aydın despotizmi, tam da bu zihinsel iklimde doğar: Bilgiyi özgürleştirmek yerine, kontrol etme arzusuna dönüştürmeyi tercih ederler. Bu noktada bilgi, bir aydınlatma aracı olmaktan çıkar; bir iktidar silahına dönüşür.
Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren bizde “aydın”, halkın içinden değil, devlet aklının içinden türedi. Bu nedenle entelektüel figür, halkla değil, iktidarla ilişkilendi. Cumhuriyet dönemiyle birlikte bu ilişki biçimi değişmedi; yalnızca biçim değiştirdi. Aydın, halkın vicdanı değil; devletin ya da iktidarın sözcüsü olmaya devam etti. Modernleşme ile birlikte bilgi, halkı aydınlatma değil, yönlendirme aracına dönüştü. Böylece “aydınlanma”, bir tür pedagojik tahakküme; “eleştiri” ise bir üstten bakış jestine dönüştü. Sonuç olarak bizdeki aydın tipi, Rousseau’nun “doğal insan”ına değil, Platon’un “filozof kral”ına daha yakındır: O, halkı değil, doğruyu yönetmek ister.
Aydın despotizmi kavramını, bir dönem öğrencisi olduğum Alev Alatlı ortaya atmıştı. Türkiye’de bu konuda en çok zihin yoranlardan biri olmasına rağmen, özellikle pratikte, iktidar kimdeyse onunla ilişkileri hep güçlü olmuştur. Kendisiyle bu konuda uzun uzun sohbetlerimiz oldu. Fikri ayrılığımız yoktu; ancak duruş ayrılığımız çok netti bu konuda… İnsani özelliklerine ve fikirlerine hâlâ hürmet ederim. Kendisinden öğrendiğim kıymetli düşünceler de olmuştur. Bu vesileyle saygı ve rahmetle anıyorum. Ancak pratikte düşüncelerinin aksini yaşamıştır. İktidara gelen her ideolojik yapıyla ilişkilerini hep güçlü tutmuştur. Bu yüzden bana göre aydın despotizmi, hakikati temsil ettiğini iddia eden ama aslında kendi egosunun iktidarını kuran zihinsel bir düzendir. Bu despotizm, toplumsal yapının üst katmanlarında değil; düşüncenin derinliklerinde kök salmıştır. Aydın, “doğruyu biliyorum” dediği anda cehaletin yeni biçimine adım atar. Çünkü hakikate sahip olma iddiası, hakikate kapanmanın ilk aşamasıdır. Bu yüzden Türkiye’deki birçok entelektüel tartışma, felsefi değil; psikolojik bir iktidar mücadelesine dönüşür.
Cemil Meriç’in “Bu ülkede münevver geçinenlerin çoğu aydın değil, ampuldür.” sözü hâlâ güncel bir tespittir. Aydın cehaleti, bilginin içselleşmemiş, ruhsuz biçimidir. Kendisini zeki zanneden ama derinliği olmayan bir zihnin trajedisidir. Türkiye’de birçok aydın, bilgiyi bir mertebe, diplomanın ya da medyatik görünürlüğün simgesi olarak taşır. Oysa bilgi, eğer insanın kalbine inmiyorsa, sadece bir süs eşyasıdır. Bu yüzden aydın cehaleti, çoğu zaman ışığın fazlasından kaynaklanan körlüktür. Bilgeliğe giden yol, cehaletle yüzleşmekten geçer. Cehalet yalnızca bilginin yokluğu değil; ahlaki bir tercihtir. Aydın........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar