Bilgehan Uçak yazdı: Namus, mahrem ve güven

Marquez, insanın üç hayatı olduğunu söyler.

Bunlardan biri kamusal hayatı, biri özel hayatı, biri de mahrem hayatıdır.

Hiçbir zaman tam anlamıyla bilinemeyecek olan mahrem hayat, edebiyatın ve psikanalizin temel uğraş alanıdır; zira insanın gözlerini yumduğunda düştüğü sonsuzluk boşluğu, sınırsız düşünceye ve dile getirilmeyecek isteklere, daha düşüncesi bir tohumken bile tüyleri ürperten fantezilere kapı aralar.

Bir insan, kamusal hayatında yaptıklarından ötürü kıyasıya eleştirilebilir.

Özel hayata geldiğimizde iş biraz daha çetrefilleşir; ayıp ya da günah sadece o kişiyi bağlarken, “suç” herkesi ilgilendirir.

Ama hayata “müdekkik nazarlarla” bakan edebiyatçılar haricinde, mahrem hayatın kutsallığı vardır; oraya giremezsiniz, oraya girmemelisiniz.

Son günlerin insanı bir girdap gibi içine çeken gündemini, içim epey burularak izliyorum.

Mahremiyetin böylesine yerlere çalınması bende bir paparazzi heyecanı yaratmıyor; bilakis beni üzüyor.

Ela Rümeysa Cebeci, benim yüksek lisanstan sınıf arkadaşım.

Aynı dönemde Bilgi’deki Kültürel İncelemeler programına kaydolduk, epey bir dersi birlikte aldık; hatta yüksek lisans günlerimi anlattığım Mahalle Yanarken’de diğer sınıf arkadaşlarımla birlikte onun ismi de çeşitli yerlerde geçer.

Ela suçlu mu, değil mi bilmiyorum; düzenli uyuşturucu kullanan biri mi, bilmiyorum; seneler içinde bambaşka yerlere savrulmuş olabilir,........

© Medyascope