menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Küresel ısınma değil küresel güç

7 0
30.11.2025

İklim krizinin artık bir çevre meselesi olmaktan çıktığı neredeyse herkes tarafından kabul ediliyor; fakat dünyanın büyük güçleri bu krizi yalnızca bilimsel bir gerçeklik olarak değil, giderek daha görünür hale gelen bir jeopolitik fırsat alanı olarak okuyor.

Modern uluslararası sistemin şekillenme biçimine baktığımızda, iklimin artık yalnızca sıcaklık ölçümlerinin konusu değil, küresel güç hiyerarşisinin yeni para birimi haline geldiğini görmek zor değil; çünkü küresel ısınmanın yarattığı kırılganlıklar, enerji rejimlerinden göç hatlarına, gıda güvenliğinden su kaynaklarına kadar uzanan bir zinciri tetikleyerek devletlerin geleneksel güvenlik anlayışını tamamen dönüştürüyor. Bu dönüşüm, sanayi çağının petrol savaşlarıyla kıyaslandığında çok daha sessiz, çok daha teknik ve çok daha derin bir iktidar mimarisi üretiyor.

Bugün iklim krizi, yalnızca kutuplardaki erimelerle ya da sıcaklık rekorlarıyla değil, güç sahiplerinin sorunları nasıl tanımladığıyla da şekilleniyor. ABD, iklimi artık ulusal güvenlik unsuru olarak görüyor; Pentagon raporlarında enerji altyapılarının kırılganlığı, göç dalgalarının yaratacağı toplumsal baskılar ve su kıtlığının tetikleyebileceği bölgesel çatışmalar, klasik askeri tehditlerle aynı ciddiyetle sınıflandırılıyor. Avrupa Birliği ise iklimi bir tür düzen kurma aracı olarak kullanıyor; karbon vergileri ve yeşil ticaret kuralları, çevreci kaygılardan çok ekonomik ve teknolojik üstünlüğün korunmasına hizmet eden bir çerçeve yaratıyor. Çin’in yaklaşımı ise daha pragmatik: küresel ısınmayı kabul ediyor ama aynı anda kritik madenler, güneş paneli üretimi ve enerji depolama teknolojilerinde kendine bağımlı bir dünya inşa ederek iklim politikasını stratejik bir avantaj alanı olarak kullanıyor.

Bu yeni jeopolitik........

© Medya Günlüğü