Belirsizlik çağında güven arayışı

Modern ekonomilerde krizler artık istisna değil, neredeyse süreklilik halini aldı.

Jeopolitik gerilimler, iklim kaynaklı arz şokları, finansal balonlar ve teknolojik dönüşümlerin yarattığı yapısal kırılmalar, bireylerin ve devletlerin geleceğe dair öngörülerini giderek daha kırılgan hale getiriyor. Böyle dönemlerde rasyonel beklentiler kadar, kolektif refleksler de belirleyici oluyor. Altın tam da bu reflekslerin tarihsel taşıyıcısı olarak yeniden sahneye çıkıyor.

Altının bugünkü cazibesi yalnızca fiyat grafikleriyle açıklanabilecek bir olgu değil. Burada asıl belirleyici olan, güvenin yeniden tanımlanma biçimi. Modern finans sistemleri, karmaşıklıkları arttıkça güven üretme kapasitelerini de sorgulatıyor. Paranın kendisi soyutlaştıkça, insanlar somut bir dayanak arayışına yöneliyor. Altın bu noktada bir yatırım aracından çok, belirsizlik çağının psikolojik sigortası olarak işlev görüyor.

Bu refleks yeni değil. Tarih boyunca her büyük kırılma anında altın benzer bir rol üstlendi. İmparatorlukların çözülme dönemlerinde, savaşlar sırasında, para reformlarının ardından ve sistemsel geçiş anlarında altına yönelim arttı. Çünkü altın, siyasi rejimlerden, ideolojilerden ve geçici düzenlemelerden bağımsız bir hafıza taşıyor. İnsanlar altını tercih ederken yalnızca bugünü değil, geçmişte defalarca doğrulanmış bir güven ilişkisini de satın alıyor.

Son yıllarda bu eğilim yalnızca bireysel yatırımcılarla sınırlı kalmadı. Merkez bankalarının rezerv tercihlerinde altının payının artması, bu refleksin kurumsal düzeyde de karşılık bulduğunu gösteriyor. Devletler, özellikle dolar merkezli finansal mimarinin kırılganlıklarını daha açık görmeye başladıkça, rezerv........

© Medya Günlüğü