Görünmeyen kafeslerimiz… |
Franz Kafka, “Herkes kendi kafesini beraberinde taşır” demişti. 1900’lü yılların başında söylediği bu sözle ne demek istemişti acaba Kafka?
Sosyal bir varlık olan insanın toplum içerisinde kabul görmek, beğenilmek ve onaylanmak için ahlak kurallarını, dini bazı kuralları ve görgü kuralları gibi davranış biçimlerini içselleştirerek, kurallara mümkün olduğunca uygun yaşamasını, ancak çoğu zaman asıl isteklerine, tercih ettiği yaşam biçimine aykırı bir yaşam sürmesini ve böylece bireyin kendine yabancılaşmasını mı anlatmak istemişti?
Yoksa, bir modernizm eleştirisi olarak liberal kapitalist sistemin ekonomik bir model olmasından öte, alanını zaman içerisinde genişleterek özellikle Batı’da bir kültür ve yaşam biçimi olduğunu, her alanda başarıyı olumlayan bu kültürün bireyler üzerinde büyük bir basınç yaratarak, kişileri her daim başarılı, uyumlu ve güvenli bir şekilde yaşamaya sevk etmesini mi? Ya da toplumun kusursuz işleyen öz denetim mekanizması ve baskısı altında benliği sürekli zayıflayan, hemen her durumda kendisinden ve isteklerinden ödün veren, çoğu hareketini sınırlayan ve kontrol altında tutan ve böylece adeta sanal bir kafeste yaşamak durumunda kalan çağımızın bireyini mi anlatmak istemişti?
Kafka, kafes mecazını muhtemelen yukarıda bahsettiğimiz her iki durumu da ifade etmek için kullanmıştı. Şöyle ki; liberal kapitalist kültür ve yaşam biçimi Kafka’nın yaşadığı 1900’lü yılların........