Bugün 9 Eylül, İzmir’in kurtuluş günü. 9 Eylül milli mücadelenin, bağımsızlığın ve direnişin sembolüdür.
9 Eylül 1922’de Yunan işgalinden kurtulan İzmir, son yıllarda bu ülkenin belki de en çok tartışılan kentlerinden biri haline geldi. Bu vesileyle İzmir ve İzmirliler hakkında birkaç cümle karalamak istedim…
İzmir’i tam tanımayan, görmeyen ya da çok kısa süreli olarak İzmir’i görmüş olanlar, İzmirlilerin İzmir’i neden bu kadar abarttığını, bu kente neden bu kadar tutkun olduklarını anlayamazlar. Aslında onlar da haklı. Dışarıdan bakıldığında hiç de öyle abartılacak bir şehir değil. Hatta burada birkaç gün geçirip bazı yerlerini gezdiyseniz, “Ne var işte iyi güzel bir şehir o kadar” diyebilirsiniz..
Hele İstanbul ile kıyaslayanlar İzmir’i köy gibi görürler. Haklılar. Zaten bu iki kentin nüfus, zenginlik, iş olanakları vs. yönlerden kıyaslanması saçma… Koskoca Osmanlı’ya yıllarca başkentlik yapmış olan İstanbul elbette birçok konuda tartışmasız önde. Bu anlamda İzmir’in eksiklikleri ve yönetimlerin başarısızlıkları da tartışma konusu edilebilir.
Aynı şekilde son yıllarda iktidarların desteklediği, belediyecilikten her türlü nasibini almış bazı Anadolu kentleriyle kıyaslandığında da İzmir çok geri kalmış görünebilir. Ne ekonomik gelişmişlik ne altyapı hizmetleri ne trafik ne iş olanakları ne de diğer farklı olanaklar bakımından İzmir’e çok üst düzey bir kent diyebilirsiniz.
Evet, birçoğuna göre İzmir, denizi olan büyük bir köydür. Ayrıca, “Herkesin köyü, doğduğu topraklar, yaşadığı yer kendine güzel gelebilir” de diyebilirsiniz. Ama bu kentte yaşayanlar bilir ki, İzmir çok çok farklıdır. İzmirliler ise daha da farklıdır.
Öyleyse nedir İzmir’i ve İzmirlileri farklı kılan?
Asıl önemlisi ve bilmeyenlerin gözden kaçırdığı konu, İzmir sadece bir şehir değil, bir yaşam biçimidir. İşte........