“Bundan yarım asır önce bana 2000 yılında futbol için Taksim’de adamlar bıçaklanıp öldürülecek deselerdi‚ diyen adama “Bu kötü rüyayı başka bir şehir için gör” der‚ tertemiz İstanbul’a iftira edildiği için kızardım. Çünkü dünyada tel örgülerin stat çevrelerinden kaldırılacağı konuşulan günlerde, 50 yıl öncesinde İstanbul sahalarında hiç de sağlam tel örgüleri olmamasına rağmen‚ seyirciler kalecilerin arkasında oturur ve hiç kimse oyun alanına girmeye teşebbüs etmezdi. Taç çizgilerinde seyirci ile sık sık diyaloga giren ünlü yan hakem kel Ziya’ya samimiyetine istinaden tribünlerden leblebi atılır‚ bu nohutlar kafaya isabet ettikçe Ziya tribündekilere döner ve insanlarla konuşurdu: “Leblebiyi yemek için mi aldınız‚ hakemin kafasına atmak için mi?”
Türkiye ve Avrupa 1968 yılına kadar hem stadları hem sokakları ile insanların birbirine saygı duyduğu ülkeler ve kıta idi. O yıl öğrenciler arasında başlayan hürriyetlerin yeniden değerlendirilmesi kavramı‚ dünya üzerine anarşist kendi hürriyet ve haklarını ön plana alan bir insan tipi indirdi. İnsanların sokakta birbirlerini yemeleri‚ sağ sol avı sonunda bu kini bu duyguyu ülke arenalarından stadlara taşıdı. Futbol‚ gençlik‚ bastırılmamış duygular ve frenlenmemiş heyecanlar önlenemeyince cinayete varan böyle görüntüler meydana geldi dünyanın her yerinde ve İstanbul’da
Artık Türkiye Avrupa ve........© Medya Günlüğü