Kasiyun’da Şam hayalleri: Suriye, “beka” ve iç politika masalları

Suriye’de “devrim”in (!) üzerinden bir yıl geçti. Hani şu “Katil Esad gitti, bizim çocuklar başardı” dediğimiz, rejim inşa etmeye soyunduğumuz Suriye…

Peki, bugün önümüzdeki tabloyu net okuyabiliyor muyuz? Yoksa burada da kamuoyuna yönelik bir algı operasyonu, bir hamaset rüzgarı mı estiriyoruz?

Görünen o ki, yine “çığırtkanlıklar” devrede. Bir yandan SDG’ye “akıllı olun yoksa geliriz” mesajları veriliyor, diğer yandan 10 Mart Mutabakatı tartışılıyor. İşin içine bir de o sihirli “Kürt” kelimesi girince, kafalar iyice karışıyor. Bazen “YPG eşittir PKK” oluyor, bazen SDG ile YPG karışıyor, bazen de sınırın kuzeyinde “Önder ve Sayın” Abdullah Öcalan söylemleri havada uçuşuyor. Leyla Zana, Alpaslan Türkeş’in kızı mı oldu, ne oldu belli değil. Allah herkese bu tuhaf denklemi anlamak için sabır ve akıl ihsan eylesin.

Büyük abi küçük hesaplar

Biz Kasiyun Dağı’ndan Şam’a bakıp, ideolojik gözlüklerle Türk dış politikasını şekillendirmeye çalışırken, sahadaki gerçekler bambaşka bir hikaye anlatıyor. Şam yönetimi, hem Amerika’yla hem İsrail’le flört halinde. “Büyük Abi” Amerika, Sezar yasalarını kaldırmış, Colani’ye veya Şam yönetimine uluslararası meşruiyet yolunu açmış. Trump, Beyaz Saray’da Şara’nın sırtını sıvazlıyor. Golan haritadan uçup gitmiş.

Ama biz ne yapıyoruz? ABD ve İsrail’in Şara üzerindeki devasa etkisini görmezden gelip, Şam’a “Kürt sorununu çözmesi” için telkinde bulunuyoruz. Talimat veriyoruz. Sanıyoruz ki, en az ABD kadar Colani üzerinde etkiliyiz. Oysa ABD’nin bölge valisi gibi çalışan büyükelçisinden........

© Medya Günlüğü