menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gazze’de Hamas’ın tasfiyesi Ankara’nın dış politika sınavı 

11 0
04.10.2025

Uluslararası ilişkilerde en kötü barışın bile savaştan evla olduğu sıkça söylenen bir klişedir.

Gazze’de yaşanan insanlık dramı sona erecekse, akan kan duracaksa her türlü anlaşma ilk bakışta makul görünebilir. Ancak ABD Başkanı Donald Trump tarafından sunulan ve “barış planı” olarak lanse edilen metnin ve taraflar arasındaki mesajlaşma trafiğinin detaylarına inildiğinde, bunun bir İsrail-Filistin barışından ziyade, Gazze özelinde Hamas’ın tasfiyesine yönelik bir yol haritası olduğu netleşiyor.

Öncelikle bu planın tanımını doğru yapmak gerekir. Metin, ne İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesini ne başkenti Doğu Kudüs olan egemen bir Filistin devletinin tanınmasını ne de Birleşmiş Milletler nezdinde bu yönde atılacak adımları içeriyor. Dolayısıyla bu, Filistin davasını makro ölçekte çözen bir barış planı değildir. Bu, daha çok Netanyahu’nun olmazsa olmaz şartlarını içeren ve Trump’a “Diğer ülkeleri sen ikna et” diyerek sunduğu bir Netanyahu planıdır.

Bu tasfiye planının diplomasi sahnesindeki uygulaması ise, Trump ile Hamas arasında geçen mesajlaşma trafiğinde kendini göstermektedir. Trump’ın ilk mesajı, diplomatik bir tekliften ziyade, adeta bir mafya filmini andıran, tehdit ve vaatlerle örülü bir ültimatom niteliğindedir. “Benim ‘BAŞLA’ emrimi bekliyorlar”, “Avlanıp öldürüleceksiniz” gibi ifadeler, bir arabulucunun değil, savaşan bir tarafın dilidir. Trump, 25.000 Hamas mensubunun öldürüldüğünü bir kazanım olarak sunarak, masaya barış değil, bir imha tehdidi koymaktadır.

Hamas’ın bu ültimatoma verdiği yanıt ise, dikkatle okunması gereken stratejik bir manevradır. Metnin özü, bir teslimiyet belgesi değil, şartlı bir müzakereye hazır olunduğunun ilanıdır. Hamas, esir takası formülünü onayladığını belirtirken, kritik bir şart koşuyor: “Takasın uygulanması için gerekli........

© Medya Günlüğü