Yeni dünyanın eşiğinde insan
Dünya bugün yalnızca ekonomik ya da siyasal koşullarını değil, insanın varoluş zeminini değiştiren derin bir kırılmadan geçiyor. Eskiden krizler kurumların kapasitesiyle açıklanırdı; bugün kırılmanın merkezinde insanın anlam duygusu var. Yaşadığımız şey bir düzen değişikliği değil; bir bilinç eşiği. Çünkü artık temel soru “Hangi sistemle yaşayacağız?” değil, “Kim olacağız ve bu dünyayı hangi değerlerle taşıyacağız?” Eski dünyanın görünmez mutabakatları -güven, aidiyet ve ortak değer duygusu- çözülmüş durumda. Yeni dünyanın eşiği tam da burası: İnsanın kendini yeniden tanımlama gerekliliği.
Bu kırılmanın en belirgin göstergesi, güven duygusunda yaşanan aşınmadır. Ekonomiye, kurumlara, geleceğe ve birbirimize duyulan güvenin zayıflamadığını söylemek zor. Gelir eşitsizliği yalnızca maddi fark üretmiyor; kişinin bu toplumda gerçekten yerinin olup olmadığına dair temel duygusunu da zedeliyor. İnsan “Ne kadar kazanıyorum?”dan çok “Bu düzenin içinde benim için bir yer var mı?” diye sorguluyor. Ekonomik dışlanma böylece psikolojik dışlanmaya dönüşüyor ve gelecek duygusunu aşındırıyor. Orta sınıf küçüldükçe refah değil, aidiyet kaybı büyüyor.
Popülizm de bu duygusal zeminden besleniyor. Popülizmi aslında, incinmişliğin güvenlik arayışı olarak anlamak gerekir. İnsan........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein